“İnsanlar merak etmeyi sever, bu da bilimin çekirdeğidir.”
Ralph Waldo Emerson
II. Dünya Savaşı sırasında Karl Skala ve silah arkadaşı, ağır top ateşinden sığınmak için bir tilki inine saklanırlar. Atış isabet eder ve Skala’nın arkadaşı orada ölür. Skala ağır yaralanır. Ölen arkadaşıyla beraber yukarı göğe doğru çekildiklerini hisseder, ve kendilerini aşağıdaki savaş alanına bakarken bulurlar. Ölen arkadaşının bedeninin kendine doğru yaslandığını hisseden Skala yukarı doğru bakar ve parlak bir ışık görür; arkadaşının bedenini de tutar ve birlikte yukarıdaki ışığa doğru giderler. Aniden Skala durur ve sonrasında bedenine geri döner.[i]
Bu top atışı Skala’yı ömrünün sonuna kadar sağır bırakır ama aynı zamanda onu daha spiritüel yapar. Herbiri Avusturya’da birçok ödül alan beş kitap yazar.
Skala’nın yaşadığı bu deneyimi bugün tıp bilimi “ölüme yakın tecrübe” (NDE –near death experience) olarak tanımlar. Dr. Raymond Moody ölüme yakın deneyim geçiren 150 hastanın kayıtlarını topladığı kitabında NDE özelliklerini şöyle tarif eder:
Kişi ölüyor ve fiziksel olarak sıkıntılı. Doktorun onu ölü ilan ettiğini duyuyor. Yüksek tonda bir çınlama duymaya başlıyor; aynı anda hızla bir tünelde gittiğini hissediyor. Sonra birden kendini, bedeninin dışında buluyor; aynı fiziksel ortamda ama bedenine uzaktan bakıyor. Yapılan yapay solunum (CPR) denemelerini izliyor. Duygusal olarak bir coşkunluk hissi içinde. Bu garip durumda hala bir tür bedeni olduğunu ama bunun geride bıraktığı bedenden farklı güçlere sahip olduğunu farkediyor. Sonra başkalarının kendisini karşılamaya geldiklerini görüyor. Bunlar geçmişte ölmüş olan yakınları ve arkadaşları ve de tanımlayamadağı şefkat dolu bir varlık –bir ışık hüzmesi –beliriyor önünde. Kendisine hayatını değerlendirmesini söylüyor. Hayatının olayları bir film şeridi gibi, sanki baştan yaşıyormuşçasına gözünün önünden geçiyor. Sonra bir sınıra doğru geliyor –belli ki bu dünya hayatı ile öbür dünya arasındaki sınır bu; anlıyor ki henüz ölme zamanı gelmedi ve bu dünyaya geri dönmesi gerek. O noktada direnç duyuyor, çünkü geri dönmek istemiyor. Yoğun bir coşku, neşe, huzur ve sevgi duymakta. Buna rağmen bedenine geri dönüyor. Sonrasında ise deneyimini diğerlerine anlatırken yeterli uygun kelime bulmakta zorluk çekiyor. Diğerlerinden aldığı tepkiler karşısında bir süre sonra anlatmayı bırakıyor. Ama bu tecrübe onu derinden etkilemeye devam ediyor. Ölüm hakkındaki düşünceleri ve hayatla olan ilişkisi farklılaşıyor.[ii]
Bugün Avrupa ve ABD’de ileri gelen hastanelerin kardiyoloji ve yoğun bakım bölümlerinde NDE araştırmaları devam etmekte; bulunanlar, kültür ve inançtan bağımsız bazı ortak özellikler gösteriyor. Bu tür kişiler yaşama döndükten sonra belirgin bir şekilde daha yardımsever oluyorlar. Bu konuda tanınmış çalışmalar arasında kardiyolog Pim von Lommel, nörobilimci Mario Beauregard ve Dr. Kübler- Ross’unkiler var.
Bu bulgular, gözün gördüğünün ötesinde birşeyler daha olduğuna, yaşamın ölümle bitmediği ve başka bir boyutta devam ettiğine işaret ediyor. Bir yandan tükenmeyen bir şefkatin ve sevginin olduğu yere dönecek olmanın umudunu beslerken bir yandan bu dünyadaki hayatımızda yaptıklarımızı gözden geçirmemize ve diğer yandan açıklayamadıklarımızı anlamlandırmamıza imkan veriyor.
Skala’nın ölen silah arkadaşı için yazdığı gibi:
Sen buna ölmek mi diyorsun gerçekten?
Işığın yakınında ama çok uzakta
Bu ışık ki umudumuzu besleyen
Çok yüksekteki bu yıldıza
Herkes yolculuk yapmıştır zihninde
Bedenin, zihnin, ruhun
Bir zamanlar aitti o yıldıza
Bırak bu ışık parlasın
Yüreğinde, rüyalarında ve dünyada
Ölüm bir uyanıştır.
[i] Raymond A. Moody. 2010. Glimpse of Eternity. NY: Random House.
[ii]Raymond A. Moody. 1975, 2001. Life After Life: The Investigation of a Phenomenon: Survival of Bodily Death. NY: Harper Collins Publishers.
Türkçesi: Gönül Suveren, Ölümden Sonra Hayat. Inkilap Kitabevi, 1983.