Kıskançlığın Yerine Gelen Mutluluk ve Yaşam Ustalığı

Üniversite yıllarında sevgili hocalarımdan birisi insan tabiatını anlatırken “Mülkiyet, kanunun onda dokuzudur” derdi. Yıllar sonra, sahip olma dürtüsü ve kıskançlık hakkında Kıskançlığın Üstesinden Gelmek adlı sıra dışı bir kitapla karşılaştım. Bu kitap, gizlide kalan kıskançlık duygusunu aydınlatan, onu hem anlaşılır hem de elle tutulur kılan, bu konuda okuduğum en iyi kitap oldu.

Kendimize atfetmek istemediğimiz kıskanma hissi, beraberinde utanç, sıkıntı, dertlenme gibi duyguları da alevlendirdiğinden hepsinden topluca kaçınmak için bahsetmemeyi tercih ettiğimiz bir duygudur. Yine de çoğumuz bunu kendimizde, yaşamın farsklı alanlarında, profesyonel veya sosyal ortamlarda, ailevi ortamlarda veya bize yakın insanlar arasında deneyimleriz.

Kıskançlık Tanımı

Aşk kıskançlığı meselesini ayrı tutarak bir kenara koyan bu kitap evrensel kıskançlık tanımını yapar:

Kıskançlık, bir başkasının bizde olmayan bir avantajdan yararlandığını gördüğümüzde veya buna sahip olan tek kişi olmak istediğimizde hissettiğimiz olumsuz duyguyu ifade eder.

 “Kıskançlık” ve “haset” arasındaki fark kitapta ayırt edilmekle birlikte, günlük kullanımda kesin fark gözetilmediğinden ve “haset” kelimesi tüm dillerde bulunmadığından, her iki durum için de “kıskançlık” tanımı kullanılmış.

Başka birisinin talihine duyulan kıskançlık insana acı bir tat verir. Bu duygu içimizde daha belirgin hâl aldıkça, arzu edilen nesnenin diğer kişinin elinde olduğunu görmeye artık dayanamayacak bir noktaya geliriz ve bu bizim için sürekli bir sıkıntı kaynağı olur. Umutsuzca aynısına, hatta daha iyisine sahip olmanın yollarını ararız. Kıskanılan nesne her şey olabilir -para, güç, ev, güzellik, bilgi, yetenek, ün, sosyal konum…

Kıskançlığın Kaynakları

Bahram Elahi, Medicine of the Soul adlı kitabında kıskançlığın, sahip olma içgüdüsünden kaynaklandığını söyler. Bu içgüdü, kontrol edilmezse kıskançlığa dönüşür. Kıskançlığın bir başka kaynağı da kendini beğenmişlik ve gururdur ki bu da birçok alanda üstün olduğumuza inanmamıza neden olur. Bir başkasının bizim sahip olmadığımız bir şeye sahip olduğunu veya ortak bir alanda başarılı olduğunu gördüğümüzde, en iyisi olamadığımız için kendimizi saf dışı hisseder acı çekeriz. Gerçek hayattan alınmış aşağıdaki örnek, Aziz Thomas Acquinas’ın dediği gibi kıskançlığın bir tür keder, gam olduğuna işaret eder:

Bir süre önce, ablamı aşırı derecede kıskandım. Bugüne kadar ondan daha başarılı oldum ve itiraf etmeliyim ki kalbimde her zaman kendimi ondan üstün gördüm. Bir gün annemle sohbet ederken, ablama duyduğu hayranlığı, özellikle “alçakgönüllülüğü ve yaydığı iç güzelliği”  dile getirdi. Ben bu övgüyü dıştan onaylarken, içimde bunu protesto eden isyankâr  ses “Peki ya ben?” diyordu. Sadece bana duyulduğunu sandığım hayranlığın verdiği zevk birdenbire  uçup gitti. Annemi bu kadar derinden etkileyen özelliklerin hiçbirine sahip olmadığımı bildiğimden, kısa bir süre önce gurur duyduğum tüm üstün avantajları küçümseme duygusuna kapıldım.

Kimi Kıskanırız?

Özellikle rekabetçi bir ilişki içinde olduğumuz kişileri kıskanırız.

Aristoteles, kıskançlığın, ilişki, yaş, mizaç, seçkinlik veya varlık bakımından doğuştan denk olan kişileri ve akranlarımızı hedef aldığını ileri sürer. Ayrıca zaman ve mekânda bize yakın olanlara yöneliktir. Rekabet fikri varsayıma dayalı veya hayali olsa bile, genellikle kendilerini rekabetçi bir ilişki içinde sanan insanlar arasında gelişir.

Tüm anketler ve araştırmalar, bize yakın olan ve daha fazla ortak çıkar ve değerlere sahip olduğumuz kişileri daha kolay kıskandığımızı gösteriyor.

Birini – örneğin yakın bir arkadaşı – her ne kadar sevsek ya da takdir etsek de, bu, onu kıskanmamızı engellemeye yetmez.

 Yine gerçek hayattan bir örnekte anlatıldığı gibi:

Fark ettim ki hem çok değer verdiğim hem de kişilik ve sosyal statü olarak bana en çok benzeyen insanları kıskanıyorum. Yakın bir sınıf arkadaşım ile mezun olduktan sonra lisansüstü okula giriş sınavlarımızda başarısız olduk. Çok düşündükten sonra üniversitenin Özel Araştırma Dönemine hazırlanıp ona devam etmeye karar verdim. Yeni fikrimden dolayı memnun ve eğitimime devam etmenin bir yolunu bulduğum için rahatlamış olarak bu planı arkadaşıma anlattım. Bu fikrim onun da çok hoşuna gitti.  Birkaç hafta sonra onu gördüğümde, bulduğum programa katılmak için çalıştığını öğrendim. Onun da benim gibi yapmaya çalışması beni derinden rahatsız etti. Üzerinde bir süre düşündükten sonra, duygularımın bir tür kıskançlık olduğunu fark ettim, çünkü durumu tekelime almak istiyordum.

Neyi Kıskanırız?

Kıskançlığımızı her şeyden daha çok tetikleyen şey, kendimizin veya toplumun değerli bulduklarına birisinin sahip olduğunu görmektir.

 Örneğin, komşumuzun yeni arabasını, yakın arkadaşımızın tam da istediğimiz yerdeki yeni evini ya da bir iş arkadaşının mesleki başarısını gördüğümüzde için için hoşnutsuzluk hissediyorsak, bu sahip olunan şeylerle  kazanılan imaj, itibar ve sosyal statüye verdiğimiz değerden dolayıdır  .

Kıskanç bir yapıya sahip olduğumuza inanmayabiliriz çünkü bu duyguyu ortaya çıkaracak koşullar henüz içimizde birleşmemiştir. Örneğin, kıskanmaya değer gördüğümüz bir şeye sahip olmayan insanlarla arkadaşlık ediyor olabiliriz. Oysa, kıskançlığımızı harekete geçirmek için gereken tek şey, sahip olmayı çok arzuladığımız ya da en çok hak ettiğimize inandığımız şeye sahip olan biriyle temas kurmaktır.

Neden Gizli ?

Kıskandığımızı bilsek dahi bunu kabul etmek kolay değildir. Bu, tüm zayıflıklar için geçerlidir, özellikle de kıskançlık için. İnsanın başkalarından ve kendinden saklamaya çalıştığı utanç verici duygulardan biridir, çünkü varlığını kimsenin kendi içinde kabul etmekten hoşlanmadığı bir düşüklük ve tamahkârlık göstergesidir.

Bazen kıskançlığın nesnesi belirsiz kalır, öyle ki üzerine parmağımızı koyamayız ama içimize nedeni belli olmayan sis gibi bir mutsuzluk ya da can sıkıntısı hissi dolar. Başka zaman da, bir üstünlük duygusuna kapılabilir, hatta daha da kötüsü, kıskanılan kişiyi alaycı bir şekilde küçümseyebiliriz. Bütün bu duygular kıskançlığımızı gizlemeye hizmet eder.

İçimizdeki Belirtileri ve Etkileri

Psikolojik Etkiler

  • Genel olarak kıskançlık, insanın psişesinde bir hüzün duygusuna (belirgin olsun ya da olmasın) yol açar; kıskanılan kişinin talihine karşı düşmanlık ve talihsizliğinden duyulan memnuniyet duygusu ile kendini gösterir.
  • Kıskançlık şiddetli olduğunda içte yanma hissi yaratır. Bahram Elahi der ki : “ Önce kıskananın kendisine saldıran, sonra çevresine nüfuz eden bir asit gibi yüreğimizi yakarak yer. Bu asit düşüncelerimizi bozabilir ve bir komplekse dönüşebilir. ”  Böyle durumlarda kıskandığımız insanlara karşı marazi bir merak geliştiririz. Diğer insanların sevinçleri ve dertleri hakkında çok meraklıysak ya da belirli bir kişi üzerinde çok ilgiliysek o zaman bu tür dürtülerimizin kökeninde kıskançlığın bulunabileceği olasılığını kabul etmeliyiz.

Davranışsal Etkiler

  • Kıskanılan kişiye karşı duyulan bir üstünlük duygusuyla birlikte soğuk ve mesafeli bir tavır, kıskançlık belirtilerimizi maskelemeye yardımcı olur.
  • Kıskançlık duyulan kişiye karşı açıkça düşmanca davranışlarda bulunmak, örneğin arkasından konuşmak, zayıflıklarını ortaya çıkarmaya çalışmak, onu karalamak, iftira atmak vb. gibi. Bu tür yıkıcı davranışlar geçici olarak acımızı dindirmeye yardımcı olur. İşte bu yıkıcı dürtüler ile Amadeus hikâyesinde Mozart, Salieri tarafından yok edildi, Galileo tutuklandı ve diğer bilim adamları ile görüşmesi yasaklandı, Marie Curie ikinci Nobel ödülünü aldıktan sonra gazeteciler tarafından Paul Langevin ile aşk yaşadığı için karalandı ve suçlandı.
  • İddialı olmak, yaptığımız önemli şeyler (diğerinin yapmadığı şeyleri), sosyal, profesyonel başarılarımız veya maddi varlıklarımızla inceden inceye gösteriş yapmak gibi. Bütün bunlar, kıskandığımız kişi tarafından sanki tehdit ediliyormuş gibi hissetmemizi inkâra ve unutmamıza yardımcı olur.

 

Zihinsel Etkiler

Diğer tüm olumsuz duygular gibi, kıskançlık da diğerlerinin hissettiği negatif bir enerji yayar. Bunu hissedenler, enerjinin doğasının tam olarak farkında olmasalar bile, bir bumerang gibi, onu hemen geri gönderirler. Nihayetinde bu enerjiyi yayandan hoşlanmaz olur  ve ondan kaçınırlar.

İlişkiler silinip kaybolduğunda, kıvılcımı kıskançlık söndürmüş olabilir :

Bir arkadaşımla çok iyi anlaşıyorduk. Evlendikten sonra bir süre görüşmeye devam ettik. Kocası daha sonra oldukça yüksek bir seviyeye terfi etti ve yaşam standartlarında buna orantılı bir artış oldu.  İşte o zaman aramızda bir ayrılık hissettim. Bana biraz tepeden baktığını ve artık onun için yeterince iyi olmadığımı hissettim. Yavaş yavaş birbirimizi görmeyi bıraktık. Daha sonra başka biriyle konuşurken tavrının benim kıskançlığımdan kaynaklandığını anladım. Benden koparak uzaklaştı çünkü onu kıskandığımı fark etmişti ve bu farkındalık benimle doğal davranmasına izin vermiyordu Önsezilerimi doğrulayan şey, içimdeki kıskançlık duygusuna direnmeye ve bilinçli olarak onunla savaşmaya başladığımda, onun bana karşı tutumunun değiştiğiydi.

Manevi Etkiler

Kıskançlık ruhumuzun özünü aşındırır.

Kıskançlığımızla kendimizi aldatırız. Bununla mücadele etmezsek kıskançlık artacak ve arkadan konuşma, nankörlük, kötü niyet, haset edilenin hakkını çiğneme gibi kusurları harekete geçirecektir.

Başkalarını olumsuz olarak görmemize, yani niyetlerini ve değerlerini yanlış değerlendirmemize ve ayrıca kendimize gözlerimizi kapatmamıza yol açar. Kıskanırız çünkü kıskandığımız kişiden daha fazlasını hak ettiğimize inanırız, bu da içimizde adaletsizlik hissini tetikler. Allah’a karşı nankörlük, hatta kin olarak ifade edilebilir (Bunu neden bana vermedin? ). Tanrı’ya duyulan hoşnutsuzluk ve somurtkan reddediş hâlinde, içimize yıkıcı bir isyan duygusu yerleşirken motivasyonumuz ve inancımız eksilir.

Kıskançlığın kişinin kendine zarar veren özelliği hakkında, Aziz Cyprian, kıskandığımız her kimsenin bizden sakınıp kaçabileceğini yazar. “Fakat düşman gönlümüzde olduğu için kendimizden kaçamayız, yıkım içeride kapalı kalır,” der. Ancak tedavisi de içimizde bulunur. Kıskanç olduğumuzun farkında olmak yetmez; kimi ve neyi kıskandığımızı, kıskançlığımızın boyutunu ve onu tetikleyen koşulları da bilmeliyiz.

Çözümler / Terapi : Farklı Düşünmek

Yaşadığımız sürece “sahip olma içgüdüsü”nü eksik ya da fazla miktarda koruruz. Bu nedenle kıskançlık her zaman potansiyel olarak var olacak veya içimizde tekrar edebilecektir.

Kıskançlığımıza Karşı Savaşmak İçin Motivasyon Yaratmak

  • Kıskançlığın zararlı etkilerini hatırlamak

Kıskançlığın tek sonucu maddi ve manevi ilerlememizi engelleyen ıstıraptır. Başkalarının sahip olduklarını kıskanmak, onları elde etmemize izin vermez. Salieri, Mozart’ı yok etmek için her şeyi yaptı ama bu onu “Mozart” yapmadı.

Birini maddi nedenlerle kıskandığımızda, bunun olumsuz yansımaları maddi yaşamlarımızı etkiler. Örneğin, mesleki bir fırsatın, bir arkadaşlığın veya yaşam zevkimizin kaybı gibi maddi zarar veya zorluk getirebilir.

Birini ruhsal olarak kıskandığımızda, ruhsal ilerlememizi engeller ve durdurur. Kâbil ve Hâbil hikayesinde, Kabil kıskançlığına yenik düşüp kardeşi Hâbil’i öldürdüğünde, nihai manevi varış notasına ulaşmaktan kendini mahrum etti.

  • Bu zaafın düşüklüğünü hesaba katmak

Her şeyden önce zayıflıklarımızın farkında olmalıyız. O zaman kıskançlığın aşağı olduğunu görmek için onu başkalarında gözlemleyerek başlayabiliriz. Bu alıştırmanın amacı başkalarını eleştirmek değil, kendimize dönüş yolunda başkalarının aynalarından geçmektir. Sonraki aşamada ise buna karşı içsel mücadele başlar.

Kendi kendine telkin

Kendi kendine telkin, düşünme biçimimizi değiştirmek ve kıskançlığın boşuna olduğuna kendimizi içsel olarak ikna etmek ve her şeyin hakikatinin yavaş yavaş farkına varmak anlamına gelir.

  • Sahip olduğumuz her şeyi düşünmek ve şunu sormak: “Diğer kişiyle yer değiştirmeye hevesli miyim?”
  • Şeylerin değerini düşünerek şunu sormak: “Arzu ettiğim nesnenin gerçek değeri nedir?”
  • Hakkaniyet ve liyâkat üzerine düşünmek: Allah’ın adaletinin mutlak olduğunu ve bu dünyada tam olarak uygulandığını kendimize hatırlatmak. “Neden o da ben değil?” Bu soruyu sorduğumuzda, başkalarının sahip olduğu her şeyin daha önce hak ettiklerinin bir sonucu olduğunu kendimize söyleyebiliriz. Birisi bizde eksik olan bir şeye sahipse, bu, onu kazanmak için bir şeyler yaptığı içindir. Onun yerinde olmanın maddi ve manevi gelişimimize faydalı olacağını nereden biliyoruz? Üstelik adil ve merhametli olan bir yaratıcıya samimi bir inancımız varsa, böyle bir yaratıcı bizi hak ettiğimizden veya bize faydalı olandan nasıl mahrum edebilir? Kıskanılan kişinin bizden hiçbir şey almadığı gibi, aksine onun hakkı olana sahip olduğu gerçeğini kavramak zorundayız. Mozart’ın müzik yeteneğini, Salieri’den çalmadığı gibi, Habil’in de Tanrı’nın takdir ve onayını Kabil’den çalmadığı gibi.

Kıskançlığın Üstesinden Gelmek İçin Harekete Geçmek

  • İçimizdeki kıskançlığı algılamak ve tanımak: Tasayı, gamı, olumsuz düşünceler beslenen birini, küçümseme veya görmezden gelme eğiliminin vb. nedenlerini araştırmak.
  • Azim : Bir erdemi geliştirmede azmin çok önemli değeri hakkında B. Elahi’nin dediği gibi “Bir etik ilkeyi ancak tekrar tekrar ve ısrarla uygulayarak, ruhsal özümüzle bütünleşecek ve sonunda ikinci doğamızın bir parçası haline gelecektir.”
  • Kıskanç Düşüncelerimize Karşı Gelerek Hareket Etmek :

Egzersiz 1

Her gün en az iki dakika, sizin sahip olduğunuz ve başkalarının sahip olmadığı şeylere odaklanın.

Egzersiz 2

Her gün en az iki dakika, kıskandığınız kişinin başarısına yol açan erdemi bulmaya çalışın.

Egzersiz 3

Her gün en az iki dakika, kıskandığınız şeyin değerini göreceli olarak değerlendirecek mantıklı sebepler bulun.

Egzersiz 4

Haftanın her günü, kıskandığınız biri için bir iyilik yapmaya kendinizi zorlayın. Örneğin, ona bir iyilik yapın, hakkında iyi bir şey düşünün, hatırını sormak için onu arayın, onunla kibarca konuşun veya bir kahve içmeye davet edin. Kısacası, sizi birbirine yakınlaştırmaya ve ona karşı nezaketinizi göstermeye yönelik her hareket ve başlangıçta zorla da olsa düşünülen her olumlu düşünce  bir iyiliktir.

 

Kıskançlığı yenerek kazanılan hafiflik, rahatlık ve neşe, zahmete değer bir nimettir.

 

Duygu Bruce

Yorumlarınız:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.