İki Şarabın Farkı

Bir bakkalın dükkanında baktığı bir dudu kuşu[1] vardı. Yeşil renkli, güzel sesli, güzel dilli bir duduydu. Dükkanda bekçilik yapar; alışveriş edenlere hoş nükteler söyler, latifeler ederdi. İnsanlara hitap derken tıpkı insan gibi konuşurdu.

Günlerden bir gün efendisi evine gitmişti. Dudu, dükkanı bekliyordu. Ansızın bir kedi, gördüğü fareyi yakalamak için hızla dükkana daldı. Dudu can korkusuyla köşesinden sıçrayınca gülyağı şişesi döküldü.

O sırada sahibi çıkageldi. Tacirlere yakışır biçimde huzur-u kalple dükkana geçti oturdu. Bir de baktı ki dükkan yağ içinde, elbisesi de yağa bulanmış. O anda dudunun başına bir vurdu ki dudunun dili tutuldu ve çok geçmeden zavallının başı kel oldu.

Dudu birkaç gün sesini kesti, hiçbir şey söylemedi. Bakkal pişmanlık içinde ah etmeye başladı. Sakalını yolmakta, eyvah demekteydi : “Nimet güneşim bulut altına girdi. O zaman keşke elim kırılaydı; o güzel seslinin başına nasıl oldu da vurdum. Kuşu yine konuşsun diye yoksullara sadaka vermekteydi.

Üç gün üç gece sonra şaşkın ve ümitsiz bir halde dükkanda otururken ve binlerce gama eş olup, bu kuş acaba ne zaman konuşacak diye düşünüp dururken dükkanın önünden tas ve leğen gibi tüysüz kafalı bir cevlâki derviş[2] geçti. Dudu hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı: “Ey kel, neden kellere karıştın, yoksa sen de şişeden gülyağı mı döktün? Onun bu kıyasından halk gülmeye başladı. Dudu, görünüşe bakıp hırka sahibini kendisi gibi sanmıştı.

 

 

[1] Papağan türünden bir cins kuş. Dodo kuşu olarak da bilinir.

[2] Kalenderi göreneğinde, Tanrı’nın  karşısında kibirden, nefsten, dünyevi kılıktan çıkarak çıplak kalmak için saç, sakal, bıyık ve kaşları tıraş eden kişi.

 

Duygu Bruce

Kaynak: Tam Metin Mesnevi, Araf Yayınları, İstanbul, 2013. 42. Baskı. S.20.

Yorumlarınız:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.