Aşk Hali

Aşık, aşkından deli divane halde başka hiçbirşey düşünemez olur. Aklı fikri sevgilisinde, onunla olmadığı zamanda onun hayaliyle yaşar, için için onunla konuşur. Aynaya bakar, kendini onun gözünden görür. Düşünür acaba şimdi o ne yapıyor, o ne düşünüyordur…Uykuya dalarken yine aklında o vardır, gözünü açar aklına ilk gelen şey sevgilisidir, gözleri, çehresi, gülümseyişidir…Nereye gitse, aşkla doludur, diğer işler önemsizleşir. Kimi zaman kendi kendine güler, kimi zaman içini çeker. Aşk hallerini yazmakla bitmez, kelimelere sığmaz. Yaradılışın en başından beri var olan aşk, doğuda batıda tüm dünya edebiyatlarına, müziğe, ruha ilham kaynağı olur, etkileri yaşamda ve hatırlarda kalır…

Okuduğum en içli aşk hikayelerinden biri Leyla ve Mecnun, tarihte en eskilere giden, en çok dilde çevirisi yapılan ve evrensel olmuş bir hikaye. Herkesin yüreğinde dokunduğu bir yer oluyor.

Hikaye, Leyla ve Mecnun’un çok genç yaşta birbirlerine aşık olmasıyla başlar. Mecnun’un babası Leyla’yı ister ama Leyla’nın babası evlenmelerine izin vermez. Aşklarının devam ettiğini görünce Leyla’yı bir başkasıyla evlendirir. Leyla önce babasının sonra da evlendirildiği adamın evinde hapis olur. Kocası nazik ve cömert bir adamdır, ama Leyla, onu kendisine yaklaştırmaz ve evliliği süresince Mecnun’un aşkına sadık kalır. Mecnun’a kavuşmanın umudu ve ayrılığın hüznü arasında gider gelir, gül bahçelerinde gezer ağlar. Mecnun ise Leyla’ya kavuşamanın acısıyla deliye döner; çok sevdiği anasını babasını terkeder. Çöllere düşer, dağlara çıkar. Aslan, kurt, tilki, kuşlar, tüm hayvanlarla dost olur. Hepsi Mecnun’a bağlanır, onu korur ve hiç yalnız bırakmazlar. Geyik göğsünü ona yatak yapar, ceylan ayaklarını ovar, tilki kuyruğuyla yolunu süpürür, açar. Kurt, kaplan ve leoparlar etrafına daire yapar, içeri kimseyi yaklaştırmazlar. Aslan gece gündüz başında nöbet bekler. Kuşlar habercilik yapar, şiirlerine katılır. Leyla ve Mecnun’un aşkını pek çok insan duyar; başta Mecnun’a acırlar, sonra eve dönmeyişi ve giderek yollara düşmesi üzerine delirdiğini zannedip alay ederler. Ama bir yandan da Leyla’ya yazdığı şiirlerini ezberlemeye başlarlar. Böylece Mecnun’un Leyla’ya olan aşkı şiirlerle dilden dile dolaşır. İkisi de birbirlerine elçiler, göçebeler, bilgeler aracılığıyla mektuplar göndermeye devam ederler ve yıllar geçer, aşklarını bilmeyen kalmaz.

Leyla’dan Mecnun’a bir mektup:

Bu mektup hapis olan benden zincirlerini kırmış olan sana sevgilim. Ne kadar zaman geçti seninle yaptığımız ahdin üzerinden? Ne kadar uzaktasın? Günlerin neyle geçer? Yedi gezegenin yol gösterdiği sen biliyorum ki Yâr’in hazinesini koruyorsun ve aşkın gücü senden kaynaklanıyor. Görüyorum kanın her seher ve günbatımı dağları kızıla çalıyor. Ama sen kayalıkların dibinde gizli bir akik cevherisin. Karanlığın içinde Hızır’ın hayat veren su kaynağısın. Sonsuz seherin alevinde dönen gece pervanesi sensin. Dünyayı uyandırdın sonra arkanı döndün, yalnızlığın mezarında vahşi hayvanlarla yoldaş oldun. Alaycı oklara hedef oldun. Ne ki bunlar senin için? Senin karavanın zaten dönüşe doğru yolda. Biliyorum sen kendi hasatını ateşe verdin… Bütün aşkımla seninleyim, ya sen? Bir bilebilsem ne hissediyorsun, nasıl görünüyorsun ve kiminlesin? Mutluluğun gibi ben de senden ayrıyım. Ama ne kadar uzakta olsan da senin yârinim.

Ah sevgilim! Nasıl istedim bu dünyada seninle birlikte yuvamızı kurabilmeyi. Reva olmadı. Benim suçum mu? Seni mutlu edemeyen yüreğim ağlıyor bu acı kadere. Aşkım, bana saçından bir tel gönder, bu bana dünyalara bedel.

Ben ki ayım, sana uzaktan bakıp ışığını senden –güneşinden alan ay. Affet sana hiç ulaşamayan bu ayaklarımın zayıflığını.

Sabır ve umut. Bu dünyadaki hayat ne ki? Bir kervansarayda konaklanan bir gece sadece. Varmakla gitmek arasındaki günler ne kadar çabuk geçer…bugün kapalı olan tomurcuk yarın açacak olan gülü vaat eder. Üzülme! Kalbin ağırlaşmasın, hiç dostun olmadığını zannetme. Ben hiç miyim? Oysa burdayım ve seninim, sadece senin…

Mecnun’dan Leyla’ya:

Beni bu dünyaya bağlayan herşeyi kaybetmiş olarak kaderimi avuçlarında tutan sana yazıyorum. Hazinenin bekçisi olduğumu söylüyorsun. Onun çok yakınında hem de uzağındayım. Anahtarım daha yapılmadı. Ben ayağının altındaki tozum, sense hayat suyu –kim için? Kolun kimin belini sarar? Ben senden gelen herşeye katlanırken sen kimin acısını yatıştırıyorsun? Sen benim yaralarıma devasın. Hem derdim hem dermanımsın. Kaderimde bana ait olmayan şeysin. Benim tacımsın alnımı süslemeyen. Başkasının elinde olan hazinemsin. Bense kapındaki dilencin.

Cennet bahçem, kapıyı açacak anahtarı hiçbir yerde bulamıyorum. Ulaşılması ne kadar zor olansın. Ben bir ağacım senin ormanından gelen; bu ağaç zaten senin, eğer kesersen bir parçan ölür. Ben senin esaretinle meşhur olmadım mı? Benim Sahibim sensin. Kalkanım nerede? Attım onu, sana teslimim. Hiç savaşmadan senin esirin oldum. Şimdi beni reddedersen, bu bana kılıç yarası olur. Merhamet et bana ve kendine. Kendi orduna karşı savaşma. Yumuşak ol, muhabbetli ol. Serbest kalsın esirler. Sen -aşkım sensin beni satın alan. Yüzünde aşkın işaretlerini okuyabilir miyim? Göster bana neredeler! Katı yürekli olma, acımı paylaş, gözlerim sadece seni ve müjdelerini arar. Seni düşünüyorum. Aklımda hep sen. Nerede huzur bulabilirim? Yalnız sana baktığım zaman. Sen benim herşeyimsin. Hem derdim hem dermanım. Aşkım, senin aşkınla hayatım silikleşir, dudaklarım titrer, gözlerime yaşlar dolar. Ne kadar “Mecnun” olduğumu bir bilsen. Senin uğruna ben kendimden geçmişim.

[left]Bu mektubu aldıktan sonra Leyla, Mecnun’a duyduğu özlemin ateşiyle çok karanlık bir gecede çadırdan kaçar. Bu gecenin sıradan bir gece olmadığını hisseder. Ama nereye gidebileceğini bilmez halde karanlıkta, gözü görmeden kalbindeki sesi dinleyerek iki yolun kesiştiği palmiyeli vahanın kıyısına kadar gelir. Burasının, onun mektubunu Mecnun’a götüren atlı ihtiyar adamla karşılaştığı yer olduğunu farkeder. Kimbilir, der içindeki ses, madem ki bu kadar çok istiyorsun, belki ondan bir haber alırsın.

İşte tam da oradaki yol ayrımında, önünde bir gölge belirir. Zifiri karanlıkta kendisi gibi diğerinin de yoluna rehber olan sanki kalbindeki kandilin alevidir. Hemen onun atlı adam olduğunu anlar. Kimdi o? Tanrı’nın elçisi mi? Leyla bunu sormaz. Ruhunda bu karşılaşmanın olacağını önceden hissetmiştir. Hiç duraksamadan şöyle der:

Cenneten bana ne haber getirdin? Aşkım ne yapar? Rüyasında kimi görür? Ne der?

 Bu karşılaşmaya hiç şaşırmayan yaşlı adam, Leyla’ya şu cevabı verir :

 Sensiz ve senin ışığın olmadan ayparçam, karanlık kuyuya atılmış Yusuf gibiyim –diyor Mecnun. Aysız bir gecede fırtınaya tutulmuş bir okyanus gibi, dağları vadileri aşan bir haberci gibi –geçtiği her yerde haykırdığı söz –“Leyla”, aradığı Leyla. İyi kötü artık kendini bilmez halde. Hiçliğe gidiyor, tek amacı kalmış –Leyla.

Leyla gözyaşları içinde şöyle der: “Sevgilimin yüreğini tutuşturan ve onun başına bu talihi getiren benim! Onunla olmak için herşeye razıyım, onu göreceğim!” ve kulağındaki küpeleri yaşlı adama verir; bu hediyeyi kabul ederek Mecnun’u ona getirmesini ve bahçede gizlice buluşmalarına yardım etmesini ister. Yaşlı adam başını eğer, geceyi ve çölü yararak at sürer, Leyla’nın görünmez umutları ve korkuları da yanısıra ilerler. Onları yönlendiren ise kaderdir. Sonunda Mecnun’u hayvanlarıyla çevrelenmiş olarak bir dağın dibinde bulur. Yaşlıyı görünce Mecnun mutlu olur, ona saldırmaya hazırlanan hayvanları durdurur. Hayvanlar sakinleşince elçi çembere girebilir. Mecnun’un gider, önünde eğilirek şah gibi onu selamlar ve şöyle der:

“Aşk’ın Sultanı, kendi hayatından daha çok size değer veren ve nicedir sizi görmeyen, sesinizi duymayan Leyla sizi görmek ister. Gelin ayrılık prangalarını kırın atın, kalp acısını dindirin. Bahçedeki sık ağaçlar sizi gözlerden korur, gök kubbenin altında, yerde yaşayan yeşilin üzerinde buluşun. Gelin! İlkbahar kaderinizin anahtarı ile beraber sizi orada bekliyor! ”

Bu sözleri dedikten sonra heybesinden bir örtü çıkarıp kutsanmış sözlerle Mecnun’un üzerine koyar, Mecnun duyduklarından adeta sarhoş gibidir. Dünyada yaşarken bu mümkün olacak mıdır? Ufacık bir ebediyet zerresi, saatler süren zincirleri kırabilecek midir? Bu yaşlı adam bunu anlayabilir mi? Sahranın diğer tarafında olanlar Mecnun hakkında ne bilir ki? Ne onların mutluluğu ne de arzularınn tatmini Mecnun hasretini çektiğine karşılık değil ki. Yine de Sevgilin çağrısına karşı koyamayan Mecnun peşinden gelen hayvanlarıyla birlikte yola çıkar. Leyla’ya yaklaştıkça Mecnun tutkuyla titremeye, sabırsızlanmaya başlar. Nihayet kader güler ve günbatımında koruluğa varırlar. Mecnun bir ağacın altında oturur, yaşlı adam Leyla’ya işaret vermek için gider.

Hikayenin sonu malum, Leyla bahçeye gelir; buluşurlar ama aşıklar birleşemezler. Mecnun sarhoş halde bırakır orayı çöllere düşer. Bahar geçer, yaseminler gümüş pırıltılarını kayebeder, gül yaprakları yere dökülür. Dünyanın nazarı değen Leyla’nın alevi titreyerek rüzgara karışır; teni saydamlaşır, dolunay yarım olur. Önce Leyla bu dünyadan ayrılır. Bunu duyan Mecnun şimşek çarpmış gibi kalbi yanık halde Leyla’nın mezarına düşer kapanır. Onun halini görenler korkar, feryat eder, bazıları da onun için ağlar. Mecnun, Leyla’nın mezarında yatarken kimi zaman şiirler okur, kimi zaman acısını haykırır, kimi zaman ağlar, susar. Mecnun kimine göre 2-3 ay kimine göre bir yıl orada kalır. Bu zaman süresince, Mecnun’un hayvanları etrafında yine çember olur ve onu hiç yalnız bırakmazlar, yanına da kimsenin yaklaşmasına izin vermezler. Mecnun, Leyla’nın mezarının başından ayrılmadan orada ölür. Hiç bir vahşi hayvan onun bedenine dokunmaz –ta ki toz olup toprağa karışana kadar başını beklerler.

Buna şahit olduktan sonra hayvanlar, birer birer sırayla mezardan ayrılıp tabiatlarına geri dönerler, o zaman mezarın etrafındaki çember açılır. Leyla ve Mecnun’un aşiretlerinden insanlar, göçebeler, aşıklar, geçen yolcular mezarı ziyarete gelirler; hikayenin tamamını bilseler de bilmeseler de hüzünle gözleri yaşarır, yüreklerinde bir yer titrer ve aşkı anarlar.

Tercüme: Duygu Bruce

Kaynak:

Nizami. 1141-1209.The story of Layla and Majnun. 3rd edition. NY: Omega Publications Inc. Translated by R. Gelpke, E. Mattin & G. Hill. 2011.

Yorumlarınız:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.