“Bilgili olmak ne kadar kolay, oysa hakiki insan olmak ne kadar da zor.”
Yirminci yüzyılın dikkate değer müzisyeni, yargıç ve düşünürü Ostad Elahi (1895-1974), hayatını, dinlerin özünü ve temel ilkelerini; bilge ve ariflerin evrensel deyişlerini inceleyerek geçirir ve vardığı sonucu Hakikat Sözleri adlı eserinde şöyle özetler :
Dinler yalnızca ikincil yönlerinde farklılık gösterir; özünde temel amaç ve ilkeleri aynıdır.
Ostad Elahi’nin felsefesine has olan nitelik, üzerinde titizlikle çalıştığı konuların teorik yanıyla yetinmeyip, içerdikleri ilkelerin doğruluğunu toplum hayatında, başkalarıyla etkileşim içindeyken deneyimlemesidir. Bu çalışma ve deneyimlerinin sonucunda kendisi, doğru ilahi ve etik ilkelerin yaşayan gerçek örneği olacaktı. Klasik mistisizme bağlı bir soydan geldiği halde bu deneyimsel yaklaşımı ve benimsediği aktif yaşam biçimi onu sıra dışı kılan nitelikleridir. Öyle ki hayatının ilk on iki yılını geleneğe bağlı kalarak inzivada geçirir. Ancak 21 yaşından sonra toplumun içinde yaşamayı ve kariyerini yargıç olarak sürdürmeyi seçer. İnzivayı bırakıp toplumda aktif olarak yaşama kararıyla birlikte şu karşılaştırmayı yapar :
Yargıçlık görevine başlamadan önce inzivada çilecilikle geçirdiğim on iki yıl boyunca ulaştığım manevi başarıların tümü, toplumdaki aktif yaşamımın yalnızca bir yılında başardıklarıma eşdeğerdi.
Ostad Elahi için maneviyat, hakiki insan olma ve nihayetinde manevi mükemmelliğe ulaşma hedefini akılda tutarak, öğrenci zihniyetiyle üstlenilmesi gereken bir eğitim sürecidir. Ona göre bu amaca ulaşmak, ancak toplumda diğerleriyle bir arada yaşarken gerçek ilahi ve ahlaki ilkeleri uygulamakla mümkün olur.
İnsan-hayvan yani beşer olmakla insan olmak arasında fark var. Hepimiz beşeriz, ama hakiki insan olmak zor. Hakiki insan, başkalarının mutluluğundan keyif alan ve üzüntülerini paylaşan kişidir. İnsaniyetin diğer bir işareti de kişinin, vicdanına ve onuruna aykırı olan tüm bayağılıklara karşı bir tiksinti hissetmesidir.
Ostad Elahi, maneviyata yaklaşımını “doğal maneviyat” olarak tanımlar. “Doğal” çünkü:
- Her insanın esas doğasına göre uyarlanmıştır ve toplumdaki sosyal yaşama uygundur (münzevi uygulamaları ve usta-çırak ilişkilerini destekleyen klasik mistisizmin aksine).
- Vurgu, duygudan çok akıl üzerinedir.
- “Doğal” demek aynı zamanda, kişinin maneviyata dair öğrendiği ve algıladığı her şeyi, değiştirilmiş farklı bilinç halleriyle değil, kendi olağan bilinci haliyle özümsemesi gerektiği anlamına gelir.
- Beden ve ruh; her ikisi de eşit haklara sahiptir ve her ikisi de büyümek ve olgunlaşmak için uygun bir çevreye ve beslenmeye ihtiyaç duyar. Doğal maneviyat, fiziksel ve metafiziksel boyutlarımız arasında uygun dengeyi nasıl kuracağımızı öğrenmeyi gerektirir.
Doğal maneviyatın en önemli amacı kişinin kendisi üzerinde çalışmasıdır. Bu tür bir çalışma, beden ile ruh arasında bir mücadele değil, ruh ile buyurgan nefs [1] arasındaki mücadeleye işaret eder. Bu mücadeleyi, insan çatışmasının temel kaynağı olarak tanımlar :
Kötülüğü emreden buyurgan nefs, etik ve manevi açıdan ilerlememize karşı gelen tüm direncin kaynağıdır. Aynı anda hem dürtüsel hem de kurnaz olan bu içsel güç, zayıf noktalarımızdan hareketle ortaya çıkar ve zayıf noktalarımız ise hayvansal-beşeri karakter özelliklerimizin düzensiz faaliyetlerinden kaynaklanır. Zararlı bir psikolojik enerji olarak buyurgan nefs, özellikle de sistematik bir hak ihlali eğilimi ile kendini belli eder. İhlal edilen hak, bizim hakkımız ya da başkalarınınki olabilir. Nefsin farklı tezahürlerini ve işleyiş biçimlerini saptamak için somut bir etik uygulamaya girişmeliyiz –yani, bir yandan egoist ve hayvansal dürtüsel eğilimlerine karşı çıkmaya çalışırken, bir yandan herkesin ve her şeyin hakkına saygı duymaya ve yardımsever davranmaya çalışmalıyız.
Ostad Elahi, doğal maneviyatın eğitim sürecini vurgulamak için tıbbi çalışmaya benzetme yapar :
Tıp biliminde bedenin sağlığını ve gelişimini yöneten objektif yasaları ve sebep-sonuç süreçlerini öğrendiğimiz gibi, doğal maneviyatta da ruhun sağlığını ve gelişimini yöneten objektif yasaları ve sebep-sonuç süreçleri öğreniyoruz. Tüm insanlar, esasta aynı doğayı paylaştığından, tıp bilimini veya diğer deneysel bilimleri işleten ilkeler gibi, “ruhun tıbbı” nın ilkeleri de evrenseldir. Bu nedenle, doğal maneviyat, belirli bir kültüre, zamana veya yere bağlı değildir. Bir öğrenci veya araştırmacı zihniyetiyle yaklaşılması koşuluyla ve esrimelerle, zihni susturma gibi yollarla egoyu tatmin etme beklentisi olmaksızın, herkes doğal maneviyatı benimsemekte ve bundan yararlanmakta özgürdür.
Kişi, ruhsal büyümeye ve olgunluğa ancak eylem yoluyla –toplumda diğerleriyle etkileşim halindeyken –doğru ilahi ve etik ilkeleri aktif olarak uygulayarak sonuçlara ulaşabilir. Yaşamın, sosyal, ailevi ve mesleki bağlamları; sundukları çeşitli zorluklar ve engellerle optimal ruhsal büyümeyi sağlayacak deneyimlere imkân verir. İnsan, bu deneyimlere ancak kendi kendine girişebilir. “Ruhun tıbbı”nı öğrenmeye dair Ostad Elahi açıklar :
Ruhun tıbbı”nı çalışmak, insan benliğinin gelişimini yöneten ilahi hakikatlerin öğrenilmesini ve uygulanmasını gerektirir; bu hakikatleri kimse bizim için öğrenemez ve özümseyemez.
Deneyimlediğimiz her gerçek hayat senaryosu, kendimizi daha iyi tanıyabileceğimiz, öz değerlendirme yapabileceğimiz ve o bağlamda karakterimizde ortaya çıkan zayıf veya güçlü bir noktayı saptayabileceğimiz bir “sınıf” tır. Tecrübeye dayalı olarak daha derin bir öz-bilgiye ulaşmak, insanın ruhsal boyutuna erişmesini ve ruhsal gelişimini gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Nihayetinde, kendine/egosuna hâkim olma yeteneği arttıkça öz denetimi güçlenecektir.
Bir ömür boyu süren kişisel deneyimine dayanarak, Ostad Elahi vardığı sonucu şöyle tanımlar :
Klasik mistisizmin hemen hemen tüm biçimlerinde mevcut olan usta-çırak kavramı, doğal maneviyat çalışması için uygun değildir. Onun yerine doğal maneviyatı öğrenip uygulamak isteyen her birimizin, deneyimlerine aklı selimle yaklaşmayı ve kendi ruhumuzun doktoru olmayı gerektirir. Böyle bir uğraş ve arayış, körü körüne itaat veya zorlamaya dayanamaz, mesele tam bir kavrayış ve hür vicdan ile özgürce ve gönüllü olarak gerçekleştirilmelidir.
Duygu Bruce
11 Ekim 2020
Kaynaklar:
Hakikat Sözleri, Bahram Elahi, Istanbul: Doğan Novus, 2017.
Sözler : 36 ve 277.
Web sitesi:
https://ostadelahi.com/philosophy/natural-spirituality/
[1] Kötülüğü emreden buyurgan nefs : Güçlü ancak ruh için zararlı bir psikolojik enerjidir. Bu enerji sürekli olarak karakterimizin zayıf noktaları ve kusurları tarafından üretilir ve bu enerji nihayetinde ahlak karşıtı, ilahi olmayan dürtülerin ego düzeyinde ortaya çıkması ile sonuçlanır.