“Hayatlarımızı bir rüyayla karşılaştıranlar haklıymış. Uyanık uyuyor ve uykuda uyanıyormuşuz.” –Montaigne
Yıllar önce güzel bir ilkbahar günü Efes’i gezerken bir yaşlı dede anlatmıştı bu hikâyeyi ve beraber mağaranın olduğu yere atlı arabayla gitmiştik. Sonraları öğrendim ki bu hikâye meğer evrenselmiş, birçok dilde yazılmış. Ama o bahar günü Efesli dedenin anlatmasıydı bende ilk iz bırakan.
Yaklaşık MS 250 yılında Roma imparatoru Decius zamanında yaşayan yedi gençtiler. O devirde çoğunluğun putlara, idollere inanmasına rağmen bu gençler Hz. İsa’ya inanmayı seçmişlerdi. Bunu duyan İmparator Decius, yedisini de huzuruna emretti ve onlara yeni dinleriyle ilgili sorular sordu. Gençler, İmparatorun İsa’nın dinine tamamen karşı olduğunu bildikleri halde, ona yerleri ve gökleri yaratan tek Tanrı’dan ve onun elçisi İsa’dan başka hiçbir ilah tanımadıklarını açıkladılar. İmparator buna çok kızdı ve onları öldüreceğini söyledi. Fakat daha sonra onların gençliğini göz önünde bulundurarak, dinlerini değiştirmeleri için üç gün süre verdi. Bu üç gün sonunda inançlarından dönmezlerse öldürüleceklerdi. Bu yedi genç fırsattan faydalandılar ve şehirden ayrılarak dağda bir mağaraya sığınmak üzere yola çıktılar. Yol üzerinde beyaz bir köpek peşlerine takıldı ve onlardan hiç ayrılmadı. Sonunda gizlenebilecek bir mağara buldular ve içine gizlendiler. Qitmir adlı köpek de adeta bekçi gibi mağaranın girişine oturdu. Yorgun düşen gençler oracıkta derin bir uykuya daldılar.
Bundan 309 yıl sonra imparator Theodosius zamanında, tüm Roma İmparatorluğunun Hıristiyan olduğu halkın da putperestlikten vazgeçtiği bir dönemde uyandılar. Uyandıktan sonra gençler birbirlerine ne kadar uyuduklarını sormaya başladılar. İçlerinden bazıları bir gün, bir kaçı da günün bir bölümü kadar uyumuş olabileceklerini ileri sürdüler. Bir sonuca varamayınca tartışmayı bıraktılar. Daha sonra arkadaşlarından Jean’a üzerlerindeki gümüş paraları verip yiyecek almak üzere şehre gönderdiler ve ona tanınmamak için dikkat etmesini tembih ettiler. Jean şehre indiğinde hayretler içinde şehrin ve konuştukları dilin değişmiş olduğunu gördü. Bir dükkâna girdi ve birkaç ekmek almak istedi. Fakat para olarak verdiği gümüşlerin üstünde imparator Decius’ un resmini gören dükkân sahibi gözlerine inanamadı ve yabancıya işaretlerle bu parayı nereden bulduğunu sordu. Genç adam paranın kendisinin olduğunu söyleyince aralarında bir tartışma başladı.
Daha sonra etraflarına büyük bir kalabalık toplandı ve mesele şehrin valisine kadar ulaştı. Şaşıran vali Jean’a parayı bulduğu hazinenin nerede olduğunu soruyordu. Fakat genç, paranın kendisine ait olduğu konusunda ısrar etti. Vali de ona inanmadı, çünkü yaşlılardan bile hiçbirinin tanımadığı yüzyıllar öncesine ait bir paraya gençlerin sahip olmasını mümkün görmedi. Jean, İmparator Decius’un öldüğünü öğrenince buna hem şaşırdı hem de sevindi. Kalabalığa Decius’un zulmünden kurtulmak iç birkaç arkadaşı ile birlikte önceki gün mağaraya sığındıklarını söyledi. Vali daha da çok şaşırmıştı ve arkadaşlarının gizlenmekte oldukları mağarayı görmek isteyerek gencin peşinden gitti. Arkalarından büyük bir kalabalık da onları izliyordu. Mağaraya vardıklarında gençlerin halinden gerçekten de İmparator Decius zamanına ait olduklarını anladılar.
Bunun üzerine imparator Theodosius’a haber verildi ve o da mağarayı ziyarete geldi. Nihayetinde yedi genç mağaraya geri döndüler ve orada son nefeslerini verdiler. Bu mucizeyi görünce insanların inancı güçlendi ve imparator, mağarayı bir ziyaret yeri olarak ilan ederek Yedi Uyuyanların anısına bir anıt inşa edilmesi için emir verdi.
Kaynak:
Yedi Uyuyanlar’ın hikâyesi Kuran (18:9-26) ve İncil ‘de anlatılmış. Latince, Yunanca, Kıpti, Arapça ve Süryanice dahil birçok dilde yazılmış. 5. yüzyıla ait Süryanice en eski el yazması bugün St Petersburg müzesinde bulunmakta. Yaygın inanca göre bu mağara Ege’nin Efes antik kentinde ve bugün de kalıntıları görülmekte.
Duygu Bruce
26 Aralık, 2020