Aşık olduğumuzda içimizde uçuşan kelebekleri çoğumuz tanırız. Kalp hızla atmaya başlar, otonom sinir sistemi heyecan sinyallerini yakar ve kaslarımıza giden oksijeni artırır, nöroendokrin sistem tüm nöronları ateşler; vücudumuz böyle tepeden tırnağa aktif ve uçarı hafiflikteyken her an kanatlanabiliriz. “Limbik aşk” adını verdikleri hâli böyle tanımlar nörobilimciler. Limbik demelerinin sebebi, duyguların beyindeki limbik sistemde aktive edilmesindendir.
Her zaman bilinçli olarak farkında olmasak da duygularımız davranışlarımıza ve fizyolojik durumlarımıza etki ederler. Duygu – beden bağlantısı o kadar yerleşiktir ki kimi zaman duygularımızı tarif ederken bedensel terimler kullandığımız da olur: Evde kalmak istediğimiz bir gün “ayaklarımız işe gitmez”; ciddi bir hayal kırıklığı yaşadığımızda, “kalbimiz kırılır” veya aniden eski bir anıyı hatırlayıverdiğimiz zaman “tüylerimiz ürperir.”
Duyguların bedendeki yerlerini tespit edebilmek için Finlandiya’da nörobilimci, psikolog ve biyomedikal mühendislerinden oluşan bir ekip, sonrasında ABD Ulusal Bilimler Akademisi tarafından yayınlanan bir deney yaparlar. Batı Avrupa ve Doğu Asyalı 700 kişiden oluşan bir örneklemden vücutlarında farklı duyguları hissettikleri yerleri renklerle işaretlemelerini isterler. Kültür farklılıklarına rağmen şaşırtıcı derecede benzer sonuçlar bulurlar. Katılımcılar verdikleri cevaplarda, duyguları türlerine göre vücudun belirli yer(ler)inde temsil eder ve bu temsiller evrensel olarak tutarlılık gösterir.
Araştırmayı yöneten psikolog Lauri Nummenmaa, “İnsanlar deneyi oldukça eğlenceli buluyor” der. En olumlu duygular olan mutluluk ve sevginin tüm vücutta yüksek aktiviteye yol açtığını, depresyonun ise tam tersi bir etki yarattığını belirtir. Depresyon, kollarda, bacaklarda ve kafadaki duyguları söndürür, adeta dondurur. Korku ise, göğüs bölgesini güçlü bir biçimde etkilerken öfke, kolları ve ayakları harekete geçiren nadir duygulardan biri olur.
Öfke Korku İğrenme Mutluluk Keder Hayret Nötr
Resim, Lauri Nummenmaa, Enrico Glerean, Riitta Hari ve Jari Hietanen’in izniyle.
Deney süresince, katılımcılar temel duyguları (üst sıra) ve daha karmaşık duyguları (alt sıra) hissettikleri vücut konumlarını renklendirerek haritalarını çizerler. Sıcak renkler, insanların adlandırdıkları duygu hâli sırasında uyarıldığını ifade ettiği bölgeleri gösterir. Soğuk renkler aynı hâldeyken devre dışı bırakılmış alanları gösterir.
Özetle, nerede olursak olalım, kim olursak olalım, duygularımız ve bedensel duyumlarımız evrensel kodlarla işlenmekte. Nummenmaa, son on yılda, çok sayıda araştırmanın, duygu-durum bozukluklarının bedensel belirtilerini bulduğunu söyler :
Örneğin, depresyonda bazen insanların göğsünde ağrı olur. Duygular bedende şu veya bu şekilde ifade edilir. Artık biliyoruz ki beden dilimizi örneğin duruşumuzu değiştirdiğimizde zihnimizi de ona uygun düşen biçimde değiştirebiliriz.
Ruh-beden hâllerini izleme metodlarının, duygu durum bozuklukları ve psikosomatik rahatsızlıklar için yararlı bir işaret lambası ve tedavi aracı olabileceği umudunu taşımakta tüm çalışmalar.
Duygusal zekâ konusunda kitaplarıyla tanınan Daniel Goleman’ın dediği gibi:
Duyguların farkında olmak ve dürtüleri denetleyebilmek hayati önemi olan bir psikolojik beceridir, duygusal zekânın temel taşıdır. Bu beceri, her türlü başarının altında bulunur.
Duygu Bruce