Çalgı tellerinin tınısında bir geometri, kürelerin aralıklarında müziğin âhenkli nağmeleri vardır.
Filozof ve matematik bilgini Pisagor (yaklaşık MÖ 570), evrenin bir bütün olarak âhenk ve sayılardan oluştuğunu öne sürer ve der ki : “Gezegenler ve yıldızlar matematiksel denklemlere göre hareket eder, hareketleri müzikte belirli notalara karşılık gelir. Güneş, Ay ve tüm gezegenler yörüngesel dönüş ritmlerine göre kendilerine özgü melodiler yayarlar.”
Yörüngesel rezonanslardan yayılan senfonik müziğe Musica Universalis —evrenin müziği adını verir.
Pisagor’un Evrenin Müziği‘nden ilham alan on yedinci yüzyıl astronomu Johannes Kepler (1571-1630), zamanında bilinen altı gezegenin yörüngelerinde dönerek hareket ederken kendi müziklerini yaydıklarına inanıyordu. Bu müziğe Harmonices Mundi —dünyanın âhengi adını verdi. Ancak ruhun duyabileceği bu müziğe, “Tanrı’ya öykünmekte bulunan hoş bir mutluluk hissini” atfetti.
Kepler, güneş sistemindeki gezegenlerden Satürn ve Jüpiter’in bas, Mars’ın tenör, Venüs ve Dünya’nın alto ve Merkür’ün soprano olduğu sonucuna vardı. Bunlardan yayılan müziğin zamanın başında, âhenkli aralıklarla dönmeye başladıklarından beri var olduğuna inandı.
Gezegenlerin müziğini burada dinleyebilirsiniz :
Duygu Bruce