Müzik, duyuların yaşamı ile ruhun yaşamı arasındaki aracıdır. – Beethoven
Müzik dinlerken ona teslim oluruz – kalbimizin ve ruhumuzun bir kısmını besteciye ve müzisyene emanet etmeye kendimize izin veririz. Müziğin bizi kendimizin dışında bir yere götürmesine izin veririz. Müziğin gücü, bizi birbirimize ve hayatta olmanın ve insan olmanın ne anlama geldiğine dair daha üstün gerçeklere bağlayabilmesidir. Daniel J. Levitin, ünlü kitabı Müziğin Etkisindeki Beyin ‘de, müziğin bizi nasıl etkilediğini yazar.
1100 yıl önce, bilgin müzik teorisyeni ve Neoplatonist filozof Fârâbi (y. 870-950), doğu ve batıda müzik teorisi hakkında temel kaynak olarak kullanılan Büyük Müzik Kitabı‘nı yazdı. Müzik teorisi ve teknik özelliklerinde usta olmasının yanı sıra, bir müzisyen olarak da kuvvetli melekelerle donatılmıştı. Olağanüstü bir ûdî idi. Dinleyicilerini güldürebilen, ağlatabilen veya uyutabilen üç farklı hava- nağme çalardı. Fârâbi’nin müzik bulgularından bin yıl sonra, psiko-akustik laboratuvarlar müzik terapisinin – belirli tür ve frekanslardaki müzikleri dinlemenin – insanın çeşitli psikolojik ve fiziksel sorunlarının üstesinden gelmesine yardımcı olduğunu keşfetti.
Levitin, müzik içimizde duygusal hâller yaratır, der :
Akortlar ruh hâlini belirler. Tek bir yüksek nota coşkuyu, tek bir düşük nota üzüntüyü aktarabilir. Müziğin yarattığı ruh hâlleri, onun gizeminin bir parçasıdır. Çoğumuzun müziğe yönelmesinin sebebi duygusal bir deneyim içindir. Çünkü müzik, belirli bir anıyı, deneyimi veya ruh hâlini geri getirecek güce sahiptir. Yarattığı çağrışımlar aracılığıyla, dinleyicinin kendi iç dünyasına erişmesini ve içsel bağlantılarını keşfetmesini sağlar. Bu, müziği daha anlamlı hale getirir.
Nobel ödüllü biyofizikçi ve sinir bilimci Francis Crick‘in (1916-2004) ünlü sözünü aktarır: “Müzik beynimiz, tamamen bağlantılarla ilgilidir.”
Bestecinin teknik becerisinin ötesinde niyetini vurgular ve nöro-anatomist Andrew Arthur Abbie’den (1905-1976) alıntı yapar:
İnsanın en yüksek güçleri müzikte ifade edilir. Aramızdaki en gergin ve analitik olanlar bile Shakespeare veya Bach tarafından etkilenebilir. Bu dâhilerin, dil veya notalarda ustalaşarak kurdukları farklı iletişim sanatına, insan hayran kalıyor.
Öyleyse bilimsel anlamda, müziğin duygusal boyutu (teknik boyuta karşı) söz konusu olduğunda bazı müzisyenler neden diğerlerinden üstündür? Beethoven ve Çaykovski’den B.B. King ve Stevie Wonder’a kadar farklı müzisyenlerle yapılan röportajlar ve günlük kayıtları, duyguyu ileten niteliğin teknik beceriden başka bir şey içerdiğini, bunun henüz sır olduğunu öne sürdüklerini belirtir Levitin. Ayrıca, ses olmadığında, sadece müzisyenin hareketlerine, duruşuna ve çalma stiline dikkat ederek, müzisyen olmayan dinleyicilerin, icracının niyetlerini tespit edebildiğini gösteren çalışmalara işaret ediyor.
Levitin, müzisyenin niyetini, müzik performansının etkisini belirlemede önemli bir faktör olarak ayırır:
Sonuç olarak, müzik performansının özü duyguyu aktarabilmektir. Bizi bir performansa çekip her şeyi unutturabilme yeteneği özel bir yetenektir. Bir yabancıyla bu kadar savunmasız hale gelmek alışılmadık bir durumdur. Yine de büyüleyici bir savunmasızlık ve teslimiyet duygusu bizi ele geçirir. Müzisyenin duygularımızı yönlendirmesine– bizi yükseltmesine, aşağı çekmesine, rahatlatmasına, bize ilham vermesine… izin veririz.
Dr. Bahram Elahi, 20. yüzyılın filozofu, hukukçusu ve usta müzisyeni Ostad Elahi‘ye atıf yaparak şöyle yazar:
Müzisyenin manevi niteliği ile müziği arasındaki ilişki, çiçek ile kokusu arasındaki ilişkiye benzer: müzik ruhunu, “parfümünü” sanatçıdan alır.
Bazı sanatçılar aşkın bir ilhamla donatılmıştır ve müzik performanslarında bu etkiyi yaratabilirler. Kişisel çekim veya karizma, sahip olabilecekleri veya olmayabilecekleri diğer yeteneklerden bağımsızdır. Ayrıca şöhreti uzmanlıktan ayırmak da önemlidir, der Levitin. “ Her bir özelliğe katkıda bulunan faktörler tamamen farklı olabilir ve hatta birbirleriyle alakasız olabilir. Sanatçıyla kurduğumuz bağlantı veya temsil ettiği şey bu nedenle müzik tercihlerimizin bir parçası olabilir.”
Bu etkinin kuvveti, sanatçının uyandırdığı özel bir bilinç durumu, neşe, heyecan veren bir varoluş hissi yaratması veya aşırı duyarlı bir farkındalık hâline getirme yeteneğinin derecesiyle ölçülür. “Müzik,” der Beethoven, “duyuların yaşamı ile ruhun yaşamı arasındaki aracıdır.”
Duygu Bruce