Sevgi gerçekten sahip olabileceğimiz, kendimizde tutabileceğimiz ve yola çıktığımızda yanımıza alabileceğimiz tek şeydir. Yaşamlarının sonuna yaklaşan hastalarla yaptığı öncü çalışmalarıyla tanınmış doktor Elizabeth Kübler-Ross (1926-2004), bu kişilerle yaşam ve ölüm hakkındaki duyguları ve yaşamış oldukları hayatı nasıl ölçtükleri hakkında röportajlar yapar. Çalışmasının sonunda, hastaların oybirliğiyle duygusal durumlarını “sevgiye duydukları özlem” olarak nitelendirir ve sevgiyi, ölüm korkusuna karşı ihtiyaç duyulan bir kalkan olarak gördüklerini ifade ederler. Yaşam yolunun sonunda hissettikleri iç huzuru ve memnuniyet derecesi ise dünyada yaşadıkları süre içinde etraflarına ne kadar sevgi ekebildiklerine bağlı olarak azaldığı ya da çoğaldığı ortaya çıkar. Ölmekte olan bir kişiye ölüm hakkında açıkça konuşmanın …
Kategori: Psikoloji
Geldik 2019’un sonuna, bir dönemi daha geçerek 2020 li yıllara başlıyoruz. Yakında Kafdağının Eteklerinde 5 yılını tamamlıyor. Bunca zamandır takip ettiğiniz, okuduğunuz, ve zengin yorumlarınız için yürekten teşekkürler. Gönlünüzce zengin, sağlıklı, her anlamda bereketli, sevgisi, neşesi bol bir yeni yıl diliyorum. 2019 yılına dönüp baktığımda Kaf Dağı’nda en çok beğendiklerimi aşağıdaki listede sıraladım. Siz de beğendiklerinizi yazar mısınız? Hem sizleri daha iyi tanımış olurum hem de gelecek yazılara ışık tutar… 5. İnsan ve Sanatı Arasındaki İlişki Buradan okuyabilirsiniz. 4. Sessiz Arkadaşlarımız Bitkilerin Akıllı Dünyası Buradan okuyabilirsiniz. 3. Lokman Hekim’in Defteri Buradan okuyabilirsiniz. 2. Algılananın Ötesindekiler Buradan okuyabilirsiniz. 1. İlahi Komedya …
“Bir eş seçimi ya da evlilik kararını verirken bunu, kuru bilişsel matematik hesabına dayanarak yapamayız,” der duygusal davranış biçimlerimizi neyin belirlediği konusundaki araştırmasıyla bilinen nörobilimci Richard Davidson. “Bu kararı vermek için duygularımıza başvururuz. Duygularımız kesintiye uğrayıp bozulmuş ise, bu tür kararlar alma kapasitemizi gerçekten olumsuz etkileyecektir.” Duygusal beynin işleyişini değerlendirirken duygusal tarzımızı oluşturan ve doğuştan gelen altı kabiliyeti tanımlar. Bu kabiliyetler DNA’mızda temsil edilen biyolojik faktörlerle ve ailevi geçmişimizde hüküm süren psikolojik faktörlerle belirlenir. Her kabiliyet, temsil ettiği duygusal tarza has aktiviteleri ile beyinde görüntülenebilir, dolayısıyla teorik olgular değil yaşanan gerçektir. Her biri, düşükten yükseğe doğru ilerleyen bir boyutta ölçülür. …
“Dans ederken insan, sinema, roman ve dahası: şiir, sevgi ve hassasiyeti bulur,” der olağanüstü koreograf, opera yönetmeni ve dansçı Maurice Bejart. Nörıobilim, beyinlerimizin, müzikle ahenk içinde hareket etmek üzere düzenlendiğini keşfetmeden çok önce dans var idi. İnsan, bebek, çocuk, genç ya da yetişkin, yaşı ne olursa olsun, içgüdüsel olarak müziğin ritmine uyar. Son bilişsel araştırmalar, insanların evrensel olarak müziğe doğru çekildiğini ve senkronize olmaya hazır bulunduğunu belirtmekte. Dahası, ritmik hareketin, ruh halimizi yükselttiğini, zihinsel ve duygusal dalgalanmaları düzene koyduğunu ve insanı daha mutlu kıldığını gösteriyor. İlk çağdaki kabilelerden günümüzün toplumlarına kadar uzanan dansın büyüsü bizi daha mutlu kılmakla kalmıyor, …
Algının, karakter oluşumu ve insanın kendini yönetmesi üzerindeki etkileri, insan davranışını anlamanın temel taşı olmuş. Nörobilim, düşüncenin, algılanan gerçek üzerindeki etkisini keşfetmeden çok önce, 1900’lerin başında psikoloji bilimi öncülerinden William James “Neyi algılamaya karar verdiğimize göre dünya şekil alır” demiş. Yaklaşık elli yıl sonra Carl G. Jung, bilinçaltının bizim en büyük rehberimiz olduğunu, bilinçaltında saklı olan bilginin, dünyayı çözümlerken ve kendimizi orada konumlarken kullanıldığını öne sürer. Gündelik hayatta başımıza gelir bazen, bilinçli bir sebebi olmasa da bir şeyi biliveririz ya da hissederiz. Kimi zaman daha önce görmediği bir yere girdiği zaman, içinde bir şeyler kıpırdanır insanın, bir renk bir …
Kimliğimizi tanımlarken yaşantımızın çeşitli dönemlerinde öne çıkan olayları ve mihenk taşlarını kullanırız. Kimlik tarifimize, yaşanmış anıları katarak anlam kazandırırken bir yandan da hayatımızın hikayesini yazarız. Bu hayat hikayesi, bizi biz yapan temalar, karakterler, sahneler, anılarla doludur. Geçen tüm zamanlar ve mekanlarda tek bir “ben” vardır. ”Ben”in anıları ve gelecekte olması tasarlanan “ben” imajları arasında var olur insan ve böylece “ben”in, tek ve bütün olarak devamlılığı zaman ve mekanda sürüp gider. Psikolojide bu olguya “hikaye edilen benlik” (narrated self) denir. Kimlik oluşmasında çok önemi olan bu benlik hikayesinin kökleri, ortalama 3 yaştan itibaren dil gelişimiyle birlikte hafızada ifade bulan ilk çocukluk …
Duygusal zeka, insanın duygularını tanıması, yönetebilmesi ve diğerinin hislerine karşı uygun tepkiler verebilme becerisidir. Çocuklar, bu beceriyi anne babaları ve yakın çevreleriyle olan ilişkilerinde öğrenirler. Çocuğun hissettiklerinin inkar edilmesi, görmezden gelinmesi veya anlaşılmaması onun benliğini zorlar, kendine yabancılaşmasına ve sahte kimlikleri benimsemesine yol açar. Buna karşılık, hissettikleri doğru zamanda görülen, anlaşılan ve kabul edilen; gerektiğinde onurlandırılan ya da yatıştırılan bir ortamda yetişen çocuğun duygusal zekası gelişmiş olur. Farklı durumlardaki duygularını ve sebeplerini tanımlayıp gerektiğinde kendi kendine başa çıkabilir hale gelir. Çocuğun gelişimi için en iyi yöntem, anne babanın kendi duygularını yönetebilmekte doğru rol modeli olmasıdır. Bundan başka, olumlu ya da …
İnsan aşkı arar. İnsan olmanın en temel hâllerinden biri aşık olmak. Ama ne tür bir aşk bu? O kadar çok çeşidi var ki. Ferzan Özpetek, Ayşe Arman ile yaptığı röportajda şöyle tanımlamış aşkı: Aşk, herkesi birbirine bağlayan bir ip!… Kendimi çaresiz hissettiğim anlarda aşkı düşünürüm ben. Çünkü bizi kurtaran, herşeyi değiştiren, olanaksızı olanaklı, çirkini güzel, kabul edilemez olanı kabul edilebilir kılan aşk! Herşey onun vasıtasıyla yürüyor. Hayattaki en önemli şey aşk. Aşk dediğin, dostuna duyduğun aşk, toprağa duyduğun aşk, işine duyduğun aşk…aşk dünyayı döndüren duygu. Bizi kurtaracak tek şey de aşk! Ne kadar güzel özetlemiş Ferzan Özpetek aşkın binbir hâlini. …
Bütün Büyük İnsanların Başarısının Sırrı 2016’ya başlarken, başarı ve mutluluğumuz için gündelik hayatta yapabileceklerimizin 5 adımlık pratik bir listesi var. Yazının başlığı başarıya odaklı olsa da günümüzde mutluluk ve başarı çoğunlukla beraber kullanıldığı için listedeki adımlar kendiliğinden başarıyla birlikte mutluluğu da içermekte. Kendimizden beklediklerimizi gerçekçi bir gözle —yani güçlü yanlarımıza ve kapasitemize oranla belirlemek : İş hayatımızda, ya da özelde beklentilerimiz kendimizle aynı boyda olduğu takdirde ne hayal kırıkları ne de boşa giden potansiyel olur. Mutluluk ve başarı tam da boyumuz hizasında ve elde edilebilir olduğu zaman güvenli ve mutlu oluruz.. Deneyimlediğimiz olumsuz bir olayda ya da bir güçlükle karşılaştığımız …
Viyana’da güneşli ılık bir sonbahar sabahı. Müzik dolu bir şehir, sanki yıllar boyu bestelenen, çalınan, yaşanan müziklerin notalarıyla salınıyor. Havada kahveler ve fırınlardan yükselen kokular, gençler enstrümanlarıyla birlikte müzik akademisi ve opera binasına gidiyorlar. Müzik, sabahın erken saatlerinde başlayan yaşamla iç içe. Bir de sokakların birinde Mozart’ın notaları yükselmeye başlayınca insanın ruhu neşe doluyor. Bergasse 19 numara –eski bir apartman, 1. kattaki zilde şu tabela var: Zili çalınca kapıyı açan kişi bekleme odasını gösteriyor ve gezinti başlıyor. Psikanalizin derin tarihinde… Kadifesi eskimiş bordoya çalan küçük koltuklar ve kütüphane olan bekleme odasından sonra divanın olduğu odaya geçiliyor. Şimdi fotoğraflardan başka bir …
Social Profiles