Cuma Öldü

Adamın biri ölünce oğlu Nasrettin Hoca’ya gitmiş ve sormuş: “Babam cuma günü öldü. Öbür tarafta nasıl karşılanır?” Hoca da sormuş: “Namaz kılar mıydı?” Oğlu “Hayır ama cuma günü öldü” demiş. Hoca “Hovardalığı var mıydı?” demiş. Oğlu “ Evet ama cuma günü öldü demiş.” Hoca “Hırsızlık yapar mıydı?” Oğlu “Evet ama Cuma günü öldü. ” Hoca bu sefer sinirlenmiş: “Cuma günü ellemezler ama cumartesi gerekeni yaparlar!” demiş.

Devamını okuyun

Mesnevi’den Bir Hikâye

Padişahın Aynası Bunu işitmişsindir; hatırındadır; padişahların adetiydi. Sol yanlarında yiğitler dururlardı; çünkü kalp bedenin sol yanındadır. Defterdarlar, kalem erbabı sağ yanında dururlardı; çünkü yazı bilgisi sağ elle kazanılır; yazı sağ elle yazılır. Sufilereyse karşılarında yer verilirdi; çünkü onlar can aynasıdır; hatta aynadan da iyidir onlar. Gönül aynasında, hiç dokunulmamış şekiller belirsin diye gönüllerini Tanrıyı anışla, Tanrıyı düşünüşle cilalamışlardır onlar. Yaradılış belinden güzel olarak doğan kişinin önüne ayna koymak gerek. Güzel yüz aynaya aşıktır; güzel, cana ciladır; gönüllere temizlik verir. Rumi (Mesnevi I-II: 3160)

Devamını okuyun

Hiçlik Makamı

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin? ” “Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.” Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: “Sen kimsin? ” “Mutassarıf” demiş adam kabara kabara. “Sonra ne olacaksın? ” diye sormuş Nasrettin Hoca. “Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam. “Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam. “Ya daha sonra ne olacaksın? ” “Bir ihtimal sadrazam olabilirim.” “Peki ondan sonra? ” Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “Hiç.” “Daha ne kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: “Hiçlik makamında! ” Nasreddin Hoca

Devamını okuyun

Dostluk Hakkında

“Belli dost bellisiz işlerde belli olur.”   Certus incertus cerni. İnsan, yaradılış gereği sosyal bir varlık olduğundan hemcinsleriyle bağ kurmaya göre programlanmış. Kurduğumuz çeşitli sosyal bağlar, gelip geçen arkadaşlıklar, hercai ilişkiler arasında yıllar içinde eskimeyen, hatta kıymeti artan dostluklarımız da vardır. Onlar farklıdır, diğer fâni ilişkilerden ayrı tutarız. Kökleri sağlamdır, zaman ve mekandan etkilenmezler. Orada bize yakın var olduklarını biliriz. Cicero, dostluk üzerine yazdığı De Amicitia adlı eserinde bu sorulara, düşünülmüş, denenmiş, ve gerçekçi bazı cevaplar verir:[i] Dostluğun karşılıklı yakınlığında kendini dinlendirmeyen insan için hayat hayat mıdır ! Karşında, kendinle konuşuyormuş gibi herşeyi söylemeye cesaret edebileceğin birini bulmaktan daha tatlı

Devamını okuyun

Masalsı Şiir

    Su başında durmuşuz, çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz. Suda suretimiz çıkıyor, çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün. Suyun şavkı vuruyor bize, çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze . Su başında durmuşuz. Önce kedi gidecek, kaybolacak suda sureti. Sonra ben gideceğim, kaybolacak suda suretim. Sonra çınar gidecek, kaybolacak suda sureti. Sonra su gidecek güneş kalacak; sonra o da gidecek… Su başında durmuşuz. Su serin, Çınar ulu, Ben şiir yazıyorum. Kedi uyukluyor Güneş sıcak. Çok şükür yaşıyoruz. Suyun şavkı vuruyor bize Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze… Nazım Hikmet  

Devamını okuyun

Ölümden Sonra

 “İnsanlar merak etmeyi sever, bu da bilimin çekirdeğidir.” Ralph Waldo Emerson II. Dünya Savaşı sırasında Karl Skala ve silah arkadaşı, ağır top ateşinden sığınmak için bir tilki inine saklanırlar. Atış isabet eder ve Skala’nın arkadaşı orada ölür. Skala ağır yaralanır. Ölen arkadaşıyla beraber yukarı göğe doğru çekildiklerini hisseder, ve kendilerini aşağıdaki savaş alanına bakarken bulurlar. Ölen arkadaşının bedeninin kendine doğru yaslandığını hisseden Skala yukarı doğru bakar ve parlak bir ışık görür; arkadaşının bedenini de tutar ve birlikte yukarıdaki ışığa doğru giderler. Aniden Skala durur ve sonrasında bedenine geri döner.[i]   Bu top atışı Skala’yı ömrünün sonuna kadar sağır bırakır ama

Devamını okuyun

Bu Dünyanın Ötesinde

Tanınmış bir bilim adamı, Duke ve Harvard üniversitelerinde 30 yılı aşan akademik hayatının yanısıra beyin cerrahı olarak çalışan Dr. Eben Alexander, bilimsel kanıt odaklı yaklaşıma sahip olan bir doktor. Bilincin beynin kimyasal ürünü olduğunu, fiziksel beynin sınırları dışında bilincin var olamayacağı görüşünde. Kısacası beyin durmuşsa, bilinç de yok demektir inancıyla çalışmakta. Yaşam sona erdiğinde ekran kararır ve gösteri biter. Dr. Alexander, bunun aksi deneyimleri yaşayanların anlattıklarını fantazi olarak kabul eder. Derken kendi beyni ölümcül bir bakteriyel menenjit saldırısına uğrar; 7 gün kaldığı komanın sonunda beynin hayati parçası olan neokorteksi artık yok denecek kadar hasar görmüştür, tıbben ölü sayılır. Kendi çalıştığı

Devamını okuyun

Merkez Efendi’nin Çiçekleri

Sümbül Efendi,  İstanbul Kocamustafapaşa’daki tekkesinde çevresini saran dervişlerle birlikte yaşamını sürdürürmüş. Ömrünün sonuna yakaştığını hissettiği vakit Halveti geleneğine uygun biçimde kendisine kimin halef olacağını düşünmeye koyulmuş. Günlerden bir gün dervişler şeyhlerini huzurunda otururken Sümbül Efendi  “ A dervişler, ” demiş, “ Hak rahmetinin tecellisi, İstanbul’un taşından toprağından renk renk türlü türlü çiçekler fışkırıyor. Hepiniz bir tane getirseniz gözümüz gönlümüz açılacak.” Dervişler, ilk defa şeyhlerinin kendilerinden bir şey istediğini görüyorlardı. Hem sevindiler hem telaşlandılar. Sohbet sonlanıp şeyh halvete çekilince herkes bağlara bahçelere dağıldı. Kucak kucak, demet demet çiçek topladılar. Ertesi gün Kocamustafapaşa dergâhı bir çiçek meşherine dönmüştü. Sadece derviş Merkez Efendi’nin

Devamını okuyun