Psikolojinin mutluluk hakkında buldukları ile Mevlânâ’nın kalbi hoş tutmak için yazdıkları Nasıl mutlu olunur? Nerede daha mutluyuz? Kiminle mutluyuz? Ne zaman mutlu hissederiz? Ölene kadar mutlu olmak için can atarız. Geçmiş, şimdi ve gelecek zaman içinde mutluluk ölçümleri, tahminleri yaparız. Kimi zaman olur mutluluk hâlimize dair genel bir sonuca varırız : biraz mutlu, bazen mutlu, az çok mutlu – fena değil, geçmişte daha mutlu, şimdi mutlu ya da gelecekte daha mutlu olmayı uman hâllere daldığımız olur… Mutlu olduğumuz zamanları hatırlar ya da olası bir gelecek mutluluğu hayal ederiz. Çoğu zaman sahip olunanlar, istek ve beklentilerin altında kalsa da mutluluğu sahip …
Etiket: Mevlânâ
“ Konuştuğun kelimeler yaşadığın ev olur ” der Hafız, ve bu fâni evdeki hayatı anlatır eşsiz diliyle Mevlânâ : Bir misafirhanedir bu insan olmak. Her sabah yeni bir varış. Bir sevinç, bir keder, bir fenâlık, Geliverir bir anlık farkındalık Sanki bir misafir gibi beklenmedik. Buyur et, ağırla hepsini sen ! Kalabalık hüzünler olsa bile gelen Evini apansız silip süpüren, Eşyalarını yerinden yok eden, Yine de onurlandır her misafirini. Belki de arındırıyordur seni Açmak için yeni bir sevincin yerini. Karanlık düşünce, utanç, şer Kapıda karşıla gülerek hepsini. İçeri davet et geleni, Şükret bak gelene sen. Gönderilmiştir her kimse gelen Olsun diye …
“ Bu dükkan bir mahşer; burada neler yok. Aşıklar, aşka can verenler, savaşlar, yenenler, yenilenler; kuşdilini bilenler, masallar, neşeler, yaslar, düğünler… Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi.” Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin bize bıraktığı bir hazine Mesnevi. Birlik Dükkanı olarak betimlediği eserin girişinde şöyle yazar: Her varlık, o dükkanda yoğrulup yapılmakta, orada sergilenmekte, satılmakta; orada yıpranıp gene potaya girmekte, yenilenmekte. Sebepler sonuçları meydana getirmekte; sonuçlar gene sebepler haline gelip başka sonuçlar belirtmekte. Bu dükkanın bir ucu, dükkanı yapan kudret elinde; öbür ucu sonsuzluğa dek gitmekte ve gene o kudret eliyle sonu ön olmakta; her an yaratılmakta. Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi. Bu dükkan …
Bir bakkalın dükkanında baktığı bir dudu kuşu[1] vardı. Yeşil renkli, güzel sesli, güzel dilli bir duduydu. Dükkanda bekçilik yapar; alışveriş edenlere hoş nükteler söyler, latifeler ederdi. İnsanlara hitap derken tıpkı insan gibi konuşurdu. Günlerden bir gün efendisi evine gitmişti. Dudu, dükkanı bekliyordu. Ansızın bir kedi, gördüğü fareyi yakalamak için hızla dükkana daldı. Dudu can korkusuyla köşesinden sıçrayınca gülyağı şişesi döküldü. O sırada sahibi çıkageldi. Tacirlere yakışır biçimde huzur-u kalple dükkana geçti oturdu. Bir de baktı ki dükkan yağ içinde, elbisesi de yağa bulanmış. O anda dudunun başına bir vurdu ki dudunun dili tutuldu ve çok geçmeden zavallının başı kel oldu. …
Social Profiles