Usta müzisyen, etkili düşünür ve yargıç Ostad Elahi (11 Eylül 1895 – 19 Ekim 1974) der ki :
Müziğin, çoğu henüz keşfedilmemiş sayısız özelliği vardır.
İran’ın küçük, ücra bir köyünde doğan Ostad Elahi, mistik geleneklerin günlük hayata hükmettiği ruhani bir ortamda büyür. Kendini tanıma, aşkınlık ve anlam arayışı içinde çok erken yaşlarda kendini müziğe adar. Dokuz yaşına geldiğinde artık “ eşsiz bir tanbur ustası ” olarak tanınıyordu ama tanburu sadece kendisi için çalmaktaydı. Ara sıra akrabaları ve ziyaretçileri onu dinlemeye gelirdi. Profesyonel olarak ne konser verdi, ne eserlerini kaydetti, ne de ders vermeye kalkıştı. Yıllarca gizli bir hazine olarak kalan ve şöhretten kaçınan Ostad Elahi’nin müziği, ölümünden 40 yıl sonra, enstrümanlarının New York Metropolitan Müzesi’nde çığır açan bir sergide sergilenmesiyle tanınacaktı. 2014-2015 yıllarında The Sacred Lute: The Art of Ostad Elahi adını taşıyan bu sergi sayesinde dünyanın her yerinden gelen rekor sayıda ziyaretçi onu ve müziğini tanıdı.
Jean During, Ostad Elahi’nin Müziğine adadığı The Spirit of Sounds adlı kitabında Ostad Elahi’nin çocukluğunun müzikle dolu geçtiğini anlatır :
Ostad Elahi, enstrümanların şarkılara eşlik ettiği aile toplantılarına katılıyordu. Bir havayı sadece bir kez duyarak ezberleyebiliyordu. Komşu bölgelerden çoğu tanbur çalgıcısı olan çok sayıda ziyaretçi geldiğinden, Ostad Elahi, İran ve Irak Kürdistanı, Azerbaycan ve Türkiye’den farklı tarzları ve çalgı tekniklerini deneme fırsatı buldu. Dönemin usta müzisyenlerinden Derviş Han‘ dan ders almaya gittiği sırada, usta hoca onun çalışını dinlemiş ve gözlerinde yaşlarla ona şöyle demişti: “Sana öğretecek hiçbir şeyim yok ! ”
Kadim kutsal tanbur repertuarının yanı sıra tar, Fars setarı, Türk sazı, çoğur, ney, keman ve Kürt tefi de çalıyordu.
Ostad Elahi’nin oğlu ve aynı zamanda müziğinin emanetçisi olan Dr. Chahrokh Elahi onu şöyle anlatıyor:
Dünyanın gürültü ve karmaşasından uzakta büyüdüğü bu manevi ortamda, tanbur onun tek yoldaşı ve sırdaşıydı. Ruhsal-manevi eğitiminin kalitesi, onun özünü bilme ve Tanrı’yı bilmede ilerlemesini sağlamıştı. Tüm güzelliklerin kaynaklandığı ilahi âlemi keşfetmişti. Tanburunun sesi artık iki sıradan telin tahta kutusundan yayılan bir ses değil, parmak uçlarından dökülerek, dinleyenleri mest eden meleksi ezgilerdi. Bir şairin dediği gibi: “Tanburun iniltileri öteki dünyanın ezgilerine ne kadar yakın: kuru tahta, kuru teller, deri… Nereden geliyor bu ses? Yâr…”
Görgü tanıklarına göre ellerinin hareketi, enstrümanı da beraberinde alıp götüren bir dans gibiydi. Çalgıcı ile çalgısı, özne ve nesne birdi ve tanbur adeta kendi kendine dans ediyor ve şarkı söylüyor gibiydi. Bir şahitin tarif ettiği gibi: “ ...O’nun bütün hâli tavrı huzur, tatlılık ve görkem ifade ediyordu. ”
Çalgısı ile o kadar yakın bir ilişki içindeydi ki, tanbur, onun kendi deyimiyle ata benzeyen canlı bir varlık haline gelmişti. Ostad Elahi şu benzetmeyi yapardı :
“ Müzisyen, deneyimli bir süvari gibi, bineği üzerinde tam kontrol sahibi olmalıdır. ”
Dostlarından biri onun tanburla olan olağanüstü ilişkisini şöyle anlatır :
“ Ostad tanburunu eline aldığında onunla arasındaki olağanüstü bağı hissederdiniz. Elindeki enstrüman sanki kalıplanacak bir balmumu parçasıydı, kendisinin bir uzantısıydı. Aynı zamanda tanbura büyük saygı gösterir ve ona kutsal bir çalgı muamelesi yapardı. ”
Dr. Chahrokh Elahi, onun müziğinin doğaüstü gücünü şöyle anlatıyor:
Elinin akıcı gücü ve etkisi, tanbura o kadar güçlü bir rezonans ve ses veriyordu ki, sanki bir amplifikatöre bağlıymış gibi bir izlenim uyandırıyordu… Bazen çalışı öyle yoğun oluyordu ki, birden fazla enstrümanın bir arada çaldığını sanıyordunuz. Bu özellik, günümüzün bilinen akustik kurallarına göre açıklanamaz veya teknik olarak yeniden üretilemez.
Müziğinin mucizevi niteliğine dair bir anıyı örnek verir :
İlk tanburumun sesi zayıftı ve kimse onu çalmak istemiyordu. Bir gün Ostad’a bunu anlattım ve başka bir tane istedim. “Kulağa kötü mü geliyor? ” diye sordu ve “Göster bana” dedi. Aldı ve çalmaya başladı: Ne ses ! Sanki orkestra sanırdınız… Bu enstrüman bir daha asla böyle bir ses çıkaramadı.
“ Her şeyden önde gelen sesin maharetidir” der ustalar : “ Ona kuru bir tahta parçası verin, ondan dahi tanbur sesi çıkarabilir. ”
Usta kemancı ve orkestra şefi Yehudi Menuhin, Ostad Elahi’yi ziyareti sırasında onun müziğini duyunca, üzerinde bıraktığı etkiyi şu sözlerle dile getirir :
Çok hassas, çok güçlü bir müzikti ve aynı zamanda çok kesin ve saftı. Duyduklarıma inanamadım; onun has ve safi gücü, tıpkı bir çeşit lazere benziyordu.
Ostad Elahi’nin repertuarında 300’den fazla eser bulunmaktadır. Hiçbir zaman aynı havayı aynı şekilde iki kez çalmadı der Chahrokh Elahi : “Her yeni performans bir öncekini gölgede bırakırdı. O, bir haritaya göre yolunu bulmaz; ışık saçarak kendi yolunu kendi açar.”
Jean During onun müziğinin istisnai niteliklerini şöyle tarif eder :
Ostad’ı profesyonel müzisyenlerden ayıran şey, onun hiçbir zaman başkasını memnun etme veya başkaları tarafından duyulma ihtiyacına göre koşullanmamış olmasıdır. Yalnızca kendisi için ya da “Tanrı için” çalıyordu. Böylelikle sanatı kendi camiasının müziğini aşarak, evrenselliğe ulaşmıştı. Öyle ki her ufuktan dinleyiciler, kendilerini, varlıklarının en derin yerlerinden etkilenmiş halde buldular.
Geleneğe aykırı olarak müziği, duygulardan ve kalpten çok beyne ve sinir sistemine dokunacak şekilde gelişir. Yakınlarından birisi, müziğinin ince ve derin etkisinin “ ruhu uyandırdığını ” söyler.
Ostad Elahi müziğini şu şekilde tanımlar :
Titreşimler doğrudan beyne iletilir ve çalınan havalara göre uygun etkileri üretebilir. Bu melodiler sıradan değil, onlar ruhun müziğidir. Başka müzikler gibi kullanılmamalıdır. Manevi bir niyetle dinlenilirse, kişiye fayda sağlar.
Geleneksel bir usta olan Dariush Safvat, bir keresinde Ostad Elahi’ye fiziksel, yapay veya kimyasal bir uyarı olmadan, ruhun sıcaklık, neşe, hafiflik hissi ile kendinden geçip vecd hâline nasıl ulaşacağını sorar. Ostad Elahi şöyle cevaplar :
Müziğin kurallarını ve tekniklerini düşündüğün sürece bu kaliteyi yakalayamazsın, o hâle gelemezsin. Artık düşünmemeyi başardığında ve kendine konsantre olduğunda, yani kendi içine daldığında perdeler kalkacaktır […] Müziği takip etmesi gereken müzisyen değil, müzisyenin ilhamını takip etmesi gereken müziktir.
Ostad Elahi’ye göre sanata, özellikle de müziğe duyarlı olanlar, bu yolda ilerlemede belirli bir avantaja sahipler. Pek çok efsanenin aktardığı gibi bunun sebeplerinden biri müziğin ilahi bir yaratım, ruhun dili olarak görülmesidir. Böylece bu sanatı kabul eden bir birey, teoride, Kaynağa daha kolay erişebilecek ve ilerlemesi bir nebze daha kolay olacaktır.
Bu görüşle uyumlu olarak Jean During açıklar :
Manevi bir niyet ve bağlam dışında hiçbir zaman tanbur çalmamasının ve hiçbir zaman medyalaştırılmak istememesinin birçok nedenlerinden biri de budur. Müziğinin manevi amacından sapma riskiyle karşı karşıya kalmasını istemedi.
“Tanbur konuşuyor,” derdi Ostad Elahi, “Dinle onu.”
Ostad’ın müziğinin yararlı etkisine tanıklık eden çok sayıda vaka bulunmakta. Bunlardan birisi, zaman zaman intihar düşüncelerini kışkırtan kronik depresyona yakalanmış İranlı bir matematik profesörünün öyküsü. Kendisi, içinde büyüdüğü dogmatik din biçimlerine karşı çıkmış, maneviyatı ve metafiziği doğrudan reddetmiş bir bilim insanı imiş. Günlerden bir gün, bunalmış ve sıkıntılı bir anında Ostad’ın evine gelir. Ostad’ın birkaç kişiyle birlikte bulunduğu odaya girer ve tek kelime etmeden oturur. Ostad da tek kelime etmeden tanburunu eline alır ve o çaldığı süre boyunca profesör sessizce ağlar; müzik bittiğinde hiçbir şey söylemeden ayağa kalkıp gider. Durumu çok geçmeden iyileşir ve ardından psişik dengesini yeniden kurmayı başarır.
Ünlü koreograf ve dansçı Maurice Béjart, 1973 yılında Şiraz Sanat Festivali’ndeyken Ostad’ı duyar ve onu ziyaret eder. Yıllar sonra bu buluşmanın hayatındaki derin etkisini şu sözlerle dile getirir :
Müzik çalıyordu… ve yaşadıklarımı, tecrübemi kelimelerle anlatamam… bu karşılaşma hayatımda, varoluşumda, düşüncelerimde büyük bir değişime neden oldu.
Ostad Elahi, 27 yıllık kamu hizmetinin ardından 1957 yılında emekli olur. Evi her zaman ziyaretçilere açıktı. Aralarında Avrupalı sanatçı ve entellektüellerin de olduğu her kesimden insan onu ziyarete geliyordu. Bazıları onun öğretilerinden etkileniyor veya müziğine kapılıyor; birçoğu da Ostad Elahi’nin şahsiyetinde ilahi bir nitelik görüyordu. Bu toplantılarda Ostad, söylemini katılımcıların kültürüne, dinine ve inançlarına göre uyarlardı.
Jean During onun düşüncesi hakkında şöyle yazar:
Ostad’ın düşündüğü şekliyle maneviyat, kültürün ve dini mezheplerin çok ötesine geçti. Kökleri mistik bir geleneğe dayansa da felsefesinin evrensel bir etkisi vardı. Düşüncesinin batıda yayılma biçimi de bu gerçeğe tanıklık etmektedir.
Ostad Elahi müziğin, ruh için önemini hep vurgulardı :
Doğru niyetle kullanıldığında müzik bizi İlahi olan’a bağlayabilir, çünkü müzik ruhla, ruh da Kaynak’la ilişkilidir.
New York Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki serginin özetini buradan izleyebilirsiniz:
Aşağıdan müziklerinden bazı alıntıları dinleyebilirsiniz:
Shâh Khoshini Suite, Awakening, track 3 :
https://www.youtube.com/watch?v=piUL8pusuNA
Shekaste, The sacred Lute Vol 2, track 7 :
https://www.youtube.com/watch?v=rywWVsxsCog
Onun en küçük oğlu ve müziğinin koruyucusu Dr. Chahrokh Elahi, aşağıdaki videoda Ostad Elahi’nin repertuarından birkaç parça çalıyor. Telif Hakkı © 2009 Nour Foundation. Her hakkı saklıdır. Burada dinleyebilirsiniz : https://www.youtube.com/watch?v=AxCB923_QOY
Referans : Bu yazıdaki tüm alıntılar Jean During’in The Spirit of Sounds adlı kitabından alınmıştır.