Her şey birbirine gizli düğümlerle bağlıdır.
Harvard Üniversitesi profesörü, Tasavvuf ve İslam kültürü konusunda engin bilgisi ve seçkin kitaplarıyla tanınan Anne Marie Schimmel (1922-2003), Sayıların Gizemi adlı kitabı ile numeroloji alanında eşsiz bir kaynak sunar.
Musevi, Hıristiyan ve İslam dini geleneklerinde sayıların gizemli anlamlarını folklor, edebiyat, sanat, günlük hayat ve inançlardan yola çıkarak zengin, kimi zaman hayrete düşüren örneklerle anlatır. Belirli sayıların nasıl kutsal, mistik semboller taşıdığını, bereket getirdiğine inanılan uğurlu sayıları ve dişil – eril ayrımını açıklar. Antik Yunan’dan günümüze sayıları simgeleyen görsellerle aydınlatılmış bu eser, evrensel bilginin engin bir koleksiyonu olarak öne çıkıyor.
Kitabının giriş bölümünde Schimmel şöyle yazar:
Yahudi, Hristiyan ve İslam kültürlerinde sayılara ve anlamlarına olan ilgi Pisagor’cuların (M.Ö. 530 civarı) kurduğu temele uzanır. Teoreminin dayanağı düzendir: müzik düzeni, matematiksel düzen, kozmik düzen ve etik-toplumsal düzen. Pisagor, müzik gamındaki aralıklarının titreşen tellerin göreli uzunluklarına karşılık geldiğini keşfeder ve bunlara 1:2, 2:3, 3:4 oranlarını verir. Tıpkı müziksel ahengin matematiksel formüllerle ifade edilebildiği gibi, her şeyin özünün de sayılarla ifade edilebileceği görülüyordu.
Schimmel, kitabında, 1 ile 72 arasındaki zengin anlamları temsil eden sayıları ve 10’un katlarını öne çıkarır. Antik Yunan’dan beri, çift sayıların bölünebilir ve dişil, tek sayıların ise eril olduğu evrensel olarak kabul edilmiştir.
Folklorik ritüellerde, dini geleneklerde, sanatta, mistik şiir ve edebiyatta anlamı simgelerle tasvir edilmiş, çeşitli kültürlerde önem atfedilmiş sayılardan bazılarına yer veren bu yazı kitaptan seçilmiş ve sadeleştirilmiş alıntılardır. Görsellerin birkaçı kitaptan, çoğu farklı kaynaklardandır.
1: İlk ve Ezeli Varlığın Sayısı
Pisagorcular, bir numara olan monadın her şeyin aslını, kökenini temsil ettiğini söylerler. Monad – μονάς, tekillik demektir. Yüce Varlık, İlahi olan veya her şeyi tümden kapsayana atıftır. İkincisi yoktur.
Alman mistik Agrippa (1486-1535) der ki :
“Bir her sayıya nüfuz eder. Her zaman aynıdır ve değişmezdir. Bu yüzden kendisiyle çarpıldığında aynı sayıyı verir .”
Tüm tek tanrılı dinlerde 1’in önemini Schimmel şöyle açıklıyor :
“Yahweh peygamberlerine ibadet edilecek tek bir Tanrı olduğunu öğretir. Benzer şekilde, İslami inanç Tanrı’dan başka ilah olmadığını bildirir.”
Hristiyanlık da Bir’e en büyük önemi atfetmiştir. İsa’nın havarisi Aziz Paul, Efeslilere Mektubu’nda şöyle hitap eder (4:5) : “Tek Tanrı, tek inanç, tek vaftiz, tek Tanrı tümün babası.”
Sicilya’da 12. Yüzyıla ait bir katedralin mozaiklerinde şöyle yazar :
“Bütün hayat Bir’den ve Bir aracılığıyla gelir. Adem Tanrı’nın nefesiyle yaratılmıştır.” Omnia ab uno.
Yek Tanrı, bütün biçim ve kılıkların ötesindedir çünkü biçim her zaman çokluğu ortaya koyar. Oysa O, mutlak birliktir. Çeşitli tezahürlerin ardındaki bu birliği görmek, O’na ulaşmak ve Bir ile yeniden birleşmek, her zaman mistisizmin amacı olmuştur. Dokuzuncu yüzyılın Fars mistiği Hallâc-ı Mansûr , bu birliğe ulaşmanın coşkulu hâlinde iken,
Ben Hakk’ım ! Hak’tan gayrı değilim !
(Ene’l-Hakk) der ve bu sözleri nedeni ile şeriatın molları tarafından işkence edilerek öldürülür.
Alman mistik Valentin Weigel (1533-1588), 1’in gizemini tanrının sayısı olarak ifade etti:
Tanrı ilk sayıya, yaratıklar da diğer sayılara benzer çünkü Tanrı birdir ve yaratık kendi içinde iki yönlüdür – biri kendine ve biri Tanrı’ya.
İslam mistikleri açısından, Allah’ın adının ve Arap alfabesinin ilk harfi olan elif ‘ in sayısal değerinin 1 olması, onlara, ebedi ve manevi düzeyde sözcük oyunları, ima ve kinaye olanakları sunar. Mistik için, 1 kendi içinde tüm bilgeliği ve bilgiyi barındırır. Bir [Tek] Tanrı’yı bilmeye erişen kişinin başka hiçbir şeye gereksinimi yoktur.
Eski Çin’de de 1 hakkında benzer inanışlar vardı – bir sayısının her şeyi, mükemmeli, mutlak olanı, her tür kutupluğun ötesinde olanı temsil ettiğine inanırlardı.
2 : Kutupluk ve Bölünme
Birliğin bozulmasını, ikiliği temsil eder. Ben ve Sen’in karşı karşıya gelmesi gerilim içerir. Agrippa şöyle tarif eder :
“2, Tanrı’ya kıyasla ‘öteki’ olarak adlandırılan insanın ve daha aşağı dünyanın sayısıdır.”
Schimmel, ikiliğin manalı temsili hakkında Mevlâna’ dan alıntı yapıyor :
Mevlâna, Tanrı’nın yaratıcı sözcüğü kun‘u (Arapça yazılışı kn) iki sicimden bükülmüş bir ipe benzetir. Bu iplik bükümü, yaratılışın tüm tezahürlerinde görünür. Ama sadece çokluğa inanmaya yönlendirilen cahilleri kandırır, oysa bilgeler, birlik dünyasının, görünürdeki tezatların ardında saklı olduğunu bilirler. Mevlâna’ya göre, tezat – kutupluk her yerde mevcuttur çünkü bunlardan herhangi birini mutlak kılmak imkansızdır : “kadın”dan bahsedilince, bu bahis istemsizce “erkek” fikrini içerir, tıpkı “sağlık” kelimesinin “hastalık”ın varlığını varsayması gibi.
Yaşamın dayandığı temel kutupluk Çin dinindeki yin-yang’ında bulunur. Erkek-dişi, aktif-pasif, gündüz-gece, ateş-su vb. bu ilkeye dayanarak var olur.
Zerdüşt dininde Ahura Mazda ışık ve iyilik tanrısıdır, Ahriman ise ruhun sakınması gereken şeytani kötülük ve karanlıktır.
Zohar kitabında, insanın, Bilgi Ağacı ‘ndan yemesi ve “Böylece kendini tehlikeye atması” nedeniyle ikiliğin ortaya çıktığını anlatır. Hem Kabala mistiği hem de İslam Sufileri, dünyanın yaratılışına alfabenin ikinci harfi olan b ile atıfta bulunurlar; bu harfin hem Arapça hem de İbranice’de sayısal değeri 2’dir. Farsça’da ikiyüzlü “yanlış” ve iki renkli “ikiyüzlü” anlamına gelir.
Yaşamın devamı için ikilik ve kutupluk gerekli olsa da, yaratma eylemiyle ayrılmış olanın yeniden birleşme özlemi çoğu dine nüfuz etmiştir. Bu nedenle Goethe (1749-1832), Sevgili’sine yakararak ikinci bir “ Ol !” kelimesinin onları ikinci kez ayırmaması için dua eder.
3: Kapsayıcı Sentez
“İyi şeyler üçer üçer gelir!” der özdeyiş. İnsanın 3 hakkı olduğuna inanılır. 3 temel renk vardır – kırmızı, mavi ve sarı – bunlardan diğer renkler elde edilebilir.
Lao-Tzu’ya göre : “Tao birliği üretir, birlik ikiliği üretir, ikilik üçlüğü üretir ve üçlü her şeyi üretir.”
Dante için 3, aşkı temsil eder ve sentezleyici güce sahiptir. İlyada’nın yazarı Homeros, Yunan tanrıları Zeus, Athena ve Apollon üçlüsünden ve kader belirleyici güçlerinden bahsetmiştir. Sümer’in 3 tanrısı Anu, Enlil ve Ea, gök hava ve yer tanrılarıydı. Babail’de Sin (ay), Şamaş (güneş), ve İştar (Venüs) üçlüsüne tapılırdı.
Hristiyanlıkta üçlü temsili, yalnızca Tanrı’da varlık bulan “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” üçlüsüdür. Aziz Paul’un sözünü ettiği inanç, umut ve hayırseverlik üçlüsü, insan yaşamı boyunca kendini belli eder (1. Korintliler 13). Louis Massignon, bunun 3 büyük tek tanrılı dini İslamı – inanç, Museviliği – umut, ve Hristiyanlığı – merhametin ayırt ettiğine inanıyordu.
Maniheizm inancında 3 yol bilinir ve Kutsal Kase Tapınağı’nın 3 kapısı vardır, bunlar doğru inanç, ahlak ve alçakgönüllülüktür.
Felsefe ve psikolojide 3 – zaman, mekan ve nedensellik – bir aradadır. Manevi faaliyetler, kutsamalar ve dualar genellikle tek tanrılı dinlerde üçer kez gerçekleştirilir.
Kehanetler 3’ün kullanımına dayanır. Bilmeceler üç kez sorulur. Peri masalları genellikle 3 insandan, 3 hayvandan veya 3 nesneden bahseder. Genel bir kural olarak, üçüncü ve en küçük oğul veya kız sonunda şanslı olandır. Masal kahramanın 3 dileği vardır. Kurban, düşman ve kurtarıcı arasındaki üçgen peri masallarında olduğu kadar gerçek hayatta da sık görülür. Çoğu şifa formülü üç kez tekrarlanmalıdır.
Şaman davulunun dışı 3 bölüme ayrılır :
Önemli İslam müzisyeni ve filozofu Al-Farabi (872-950) uduyla 3 farklı makamda melodi çalarmış : biri dinleyicilerini güldürür, diğeri ağlatır ve üçüncüsü ise onları rahtlatıp uyuturmuş.
4: Maddi Düzenin Sayısı
En eski insanlar, zamanı düzenlemek için ayın 4 evresini takip ederlerdi. Güneşi gözlemleyerek, 4 mevsimi, sonbahar, ilkbahar ekinokslarını ve dört ana yönü keşfettiler. Bunlar keşifler, Asya, Avrupa, Mayalar ve Kızılderi kozmolojileri için de doğruydu. Yaratılışın başında 4 grup canlıya hayat verildi: mineraller, bitkiler, hayvanlar ve insanlar. 4 ayrıca yaratılışın unsurlarını temsil ediyordu – toprak, su, rüzgar ve ateş. Çinliler köylerini, kare olan fang ilkesine göre inşa ederlerdi.
Pisagorcular için 4 ideal sayıydı. Mükemmel olanı ve kendi kendine yeten kare şeklini meydana getiriyordu.
Cennetin 4 nehri, 4 kanalla charbagh’a (4 bahçeye) bölünen latif Pers bahçelerine de yansımıştır. İncil geleneğinde, 4 yönü tutan dört 4 melek veya serafim, tüm evreni kapsayan Tanrı’nın gücünü temsil eder.
Kabala, evrenin 4 dünyasından bahseder – yayılma (atsilut), yaratılış (beriah), oluşum (yetsirah) ve tecelli edenlerin dünyası (asiyah).
Tasavvufta, kemâl ve Hakikat yolunda 4 aşama vardır – şeriat (kurallar), tarikat (yol), marifet (gnostik bilgi) ve hakikat.
5 : Yaşam ve Aşk Sayısı
5, eril olan 3 ve dişil olan 2’den oluşan ilk sayıdır, bu nedenle insan yaşamını, aşkı ve erkek ile kadının birliğini ifade ettiğine inanılır. Ayrıca 5’in koruyucu dişil gücü olduğuna inanılır. Goethe, 5’ten “güzel, tuhaf ve kutsal bir sayı” olarak bahseder.
5 sayısı sihirli kare oyunlarında da önemlidir. İlk sihirli karenin keşfediliş hikâyesini anlatır Schimmel :
Eski Çin’de (MÖ 2205-2198) yıllarında hüküm süren Yu adında adil ve bilge bir imparator varmış. Konfüçyüs, imparatorun, sel basmalarını durdurmak için Sarı Nehir üzerine nasıl bir baraj inşa edebileceği ile çok uğraştığını anlatır. Düşüncelere dalmış olarak nehrin kıyısında otururken Hi adında ilahi bir kaplumbağa belirmiş. Kaplumbağanın sırtında, modern sayılara çevrildiğinde şu sayılardan oluşan bir şekil varmış :
Karenin, eski Çin’de çok değer verilen 5’in çevresinde kümelendiği görülür. Tüm yatay ve dikey satırların toplamı, köşegenlerde de olduğu gibi 15’tir.
Schimmel, her biri belirli misyon ve niteliklere sahip 5 baş meleği, Mikail, Serafiel, Cebrail, Azrail ve Suriyel’i sayar. Ahiret günü Son Yargılama esnasında onların hazır oluşu ve tanıklıklarının önemi İncil’de vahiy olmuştur.
Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed olmak üzere 5 peygamber yasa getirmiş. Haç’ın 5 ucu vardır ve İsa’nın 5 yarası olur. 5 parmak ve 5 duyu Tanrı’nın eylemlerine tanıklık yapar. Bedenin olduğu gibi ruhun da 5 duyusu vardır.
Beş parmaklı insan eli nazarlık olarak İslami dünyada özellikle yaygındır. Bu ele, Hz. Muhammed’in küçük kızı, Hz. ALi’nin eşi ve ve imamların annesine ithafen “Fatima’nın Eli” denir. Aynı zamanda, “Muhammed, Fatima, kocası Ali ve iki oğlu Hasan ile Hüseyin’i simgeler.
6: Yaratılan Dünyanın Mükemmel Sayısı
Antik çağlardan beri 6, parçalarının hem toplamı hem de çarpımı olduğu için mükemmel sayı olarak kabul edilmiştir: 1+2+3 ve 1x2x3.
Ayrıca ilk erkek ve dişi sayıları olan 2×3’ün çarpımıdır.
İncil, Tanrı’nın evreni 6 günde yarattığını belirtir. Eski Ahit’te 6, dinlenme veya tamamlanma için bir hazırlık olarak görülür. 6, Zerdüştlük inancında önemlidir, çünkü yaratılışın 6 dönemini temsil eder ve her birine 6 şölen adanmıştır.
Schimmel, altıgenin, doğada ideal bir yapı prensibi olarak göründüğünü, en belirgin örneklerinin antik çağlardan beri gözlemcileri büyüleyen arı kovanı ve kar tanesi olduğunu yazar.
Daha da çarpıcı olanı, kimyager Kekulé’nin bir rüyasında aldığı ilhamla keşfettiği benzen halkasının, C6H6 moleküler yapısında ortaya çıkar :
7: Bilgelik Sütunu
“7 sayısı, insanlığı çok eski zamanlardan beri büyülemiştir.”
Olumlu güçlere sahip olduğu söylenir. Babil’de, bütünlüğü ve bolluğu temsil eder. Antik Babil tapınağı ziggurat 7 katlıdır. Süleyman’ın tapınağına 7 basamakla çıkılır ve inşası 7 yıl sürer. Hayat ağacı, Yahudi ritüelindeki 7 kollu şamdan gibi 7 dalla temsil edilir.
Mayalar gökyüzünün 7 katlı olduğuna inanıyorlardı, Nuh’un güvercini 7 gün boyunca dışarıda dolaştıktan sonra gagasında bir zeytin dalıyla iyi haberi getirdi. Yakup, Leah’a 7 yıl, ardından Rachel’a 7 yıl daha hizmet etti (Yaratılış 29:18-30). Çoğu büyük şölen ve yas dönemleri 7 gün ve 7 gece sürer. Ruhun ölü bedenden kurtulmak için 7 zaman birimine ihtiyacı olduğuna inanılır. Çin’de ölüler için ritüeller 7 kez yapılır. Zekeriya, Tanrı’nın 7 gözünden bahseder. Bu, daha sonra Sufizm’de Tanrı’nın dünyaya baktığı 7 büyük azizin gözleri olarak tekrarlanır; Tanrı’nın her yerde bulunuşuna işaret eder. Hristiyan geleneğinde, Katolik ayini 7 bölümden oluşur. Kutsal Ruh’un 7 armağanı, işlenen 7 günahla dengelenir. Ayrıca 7 sevinç ve 7 üzüntü Meryem’e atfedilir.
7 asal sayı olduğundan, bölünemez. Ne üreten ne de üretilen olduğundan, Zeus’un başından yaratılmış olarak tasvir edilen Athena ile de ilişkilendirilir. O sadece kendisine benzer ve diğerlerinden farklıdır. 7’nin üremediği gerçeği, Musevilikte insanın dinlenmesi ve hiçbir şey yaratmaması gereken yedinci gün Şabat olarak uygulanmıştır.
Antik Pers’te, ışık tanrısı Mithra’ya ulaşmak için insan 7 kat göğe çıkmalıydı. Her katta bir giysi parçasını bırakması koşulu, kademeli olarak bir beşeri-dünyevi özelliğinden sıyrılmasını simgeliyordu. Ancak o zaman ruh, beşeri özelliklerinden arınmış olarak kemâle erenlerin manevi âlemine kabul edilebilirdi. Tasavvuftaki 7 kat, arafı ve mistik yolun 7 aşamasını çağrıştırır.
Olağanüstü bir eser olan Kuşların İlahisi’nde ( Canticle of the Birds ) Fars şair Attar (y. 1150), Hükümdar’a ulaşmak için 7 vadiden geçmek zorunda kalan can kuşlarının yolculuğunu anlatır. Avila’lı Azize Teresa, mükemmelliğe giden manevi yolda aşılacak 7 içsel kaleden bahseder.. Firdevsi’nin ünlü destanı Şahname (y. 1000), Rüstem’in geçtiği 7 kahramanlık sınavını anlatır ve aynı zamanda ruhun yükselen evrelerine de gönderme yapar. İlkbahar ekinoksunda kutlanan Pers Yeni Yılı olan Nevruz’da, şenlik masasında 7 şey sergilenir. İran’da bir bilinen bir özdeyiş şöyle der : ” 7 mollanın (din adamının) işini yapmak ” hiçbir şeyi başarıyla tamamlamamak anlamına gelir !
7’nin antik tıpta şifa güçleri vardır. Hipokrat’ın öğretilerinde, 7 sayısı rahatsızlıkları yönetir ve 7 günlük dozların tedavisi ağrılı hastalıklarda etkili olur.
Evrensel olarak özel tesiri olan bir sayı olarak kabul edilen yedinin, 7 rüzgar, 7 çakra, Buda’nın kurtuluşu 7 yıl arayışı, Yedi Bilge Üstadın hikayeleri, 7 iklim, 7 cüceler, 7 dağın ardındaki masallar, vb. sık sık kullanıldığını görürüz. Evliya, aşık, pir, azize gibi şahsiyetlere 7 doğum yeri veya 7 mezar yeri atfedildiği de olur… antik Yunan’da Homeros’a ve Anadolu’da Yunus Emre’ye atfedildiği gibi.
8: Uğurlu Sayı
Antik çağda, 8 matematiksel nedenlerle önemliydi. Yunanlılar, 1’den büyük her tek sayının, karesi alındığında 8 artı 1’in bir katıyla sonuçlandığını keşfettiler. Denklemi şuna karşılık gelir : u² = (nx8) +1. Sekizgen şekil daha sonra mimari tasarımlarda, kubbelerin yapımında kullanılır.
Hem 8 köşeli yıldız hem de sekizgen, Yahudiler ve daha sonra Hıristiyanlar tarafından şans işaretleri olarak kabul edildi. 8, 7’nin tamamladığı şeyden sonra yeni bir başlangıç olarak görünür ve Yahudi geleneğinde bir arınma ve yenilenme günüdür. İsa’nın dirilişi, Yaratılış’ın sekizinci günündeydi ve bu, inananlara gelecekteki sonsuz ve bahtiyar bir yaşamı vaat ediyordu.
8, çağlar boyunca cennet sayısıyla ilişkilendirilmiştir. Hindistan’da, 8 taç yapraklı lotus talih ve mükemmel güzelliği temsil eder. Ayrıca Buda’nın temel öğretisinin dayandığı kendini uyandırmaya, insanlığı kurtarmaya ve kozmik dengeye giden yükseliş yolu da 8 katlıdır. İsa, Dağdaki Vaazında, sonsuz mutluluğa giden yolun sekiz bölümünden bahseder.
Çin’de 8, iyi talih getirir ve I Ching düzeninde anahtar bir sayıdır.
Alman toplumunmda da 8’in şans getirdiğine inanılır ve 8.8.88 tarihinde Almanya’da pek çok çift bu uğurlu günde evlenmek için belediye sarayına koşmuştur, der Schimmel.
9 : Büyütülmüş Kutsal 3
Birçok gelenekte 9 küreler ve gezegenlerle bağlantılıdır. Farsça ve Türkçe mistik metinlerde 9 gök vardır ve en yüce manevi âlem dokuzuncu semanın ötesinde ve üzerinde bulunur. Şaman kozmik ağacın 9 dalı vardır. Çin’de pagodalar genellikle 9 katlıdır, efsanevi ejderhanın 9 başı vardır. Kaplumbağanın kabuğuna işlenmiş sihirli kare, merkezdeki 5’i çevreleyen 9 parçadan oluşuyordu. Tüm dünyanın 9’lu gruplardan meydana geldiği düşünülürdü. Binlerce yıl önce 9 bölümden oluşan Pekin, bir merkezden ve oraya giden 8 sokaktan inşa edilmişti.
9, antik Yunan’da da özel bir sayı idi. Apollon’a 9 ilham perisi eşlik ediyordu. Delphi’de onu onurlandırmak için her dokuz yılda bir şölenler düzenleniyordu.
Hristiyan çevrelerde 9 genellikle Üçlü Birlik ile ilişkilendirilir.
İlahi Komedya’da meleklerin 9 sırası vardır ve 9, Dante’nin çocukluk arkadaşı ve ilahi aşkı Beatrice’in sayısıdır.
Amerikalı şair E.E. Cummings 9lu şiirinde şöyle yazar :
“Ayakların gittiği her mil için
kalp dokuz gider.”
Çinliler gibi Moğollar ve Orta Asya Türkleri de 9 sayısını çok severlerdi. Sibirya Yakutları Şaman ayinlerinde şaman, arkasına 9 erkek ve 9 kız çocuk yerleştirirdi. İslam kozmolojisine göre evren 9 göksel küreden kuruludur, 8 i yeryüzü, ay, gezegenler ve yıldızlardan oluşur. 9. küreye felek el eflâk “göksel kürelerin göksel küresi” denir. Türkçe’de 9 lu özdeyişler, inanışlar da boldur. Mesela “9 düğümle bağlanan şeyler iyi korunuyordur inancı, 9 ayın çarşambası hep bir arada gelir, doğruyu söyleyen 9 köyden kovulur, 9 köre 1 baston olan biri…” gibi.
10 : Tamlık ve Mükemmellik
Antik çağdaki sayma sistemlerinin çoğu W. Hartner’ın gösterdiği gibi 10’a dayanmaktadır. Pisagorcular için 10, ilk dört doğal sayının toplamı olarak her şeyi içeriyordu (1+2+3+4 =10). Bu nedenle kendi içinde tüm 4 elementi taşıyordu. Geometride eşkenar üçgen olarak temsil edilebilir. 10’da çokluk tekrar “bir”liğe dönüşür.
İsa’nın isminin başladığı Yunan harfi iota‘nın sayısal değeri 10’dur.
Dini geleneklerde 10 sık rastlanan bir sayıdır. Hindistan’ın erken dönem Rigveda’sı 10 kitaptan oluşuyordu, Musa 10 emir aldı, Zohar dünyanın 10 kelimeden yaratıldığını belirtti. Yahudi Yeni Yılı olan Roş Aşana’da 10 İncil ayeti 10’ar kişilik gruplar halinde okunur. Kabalistler, tüm varoluş biçimlerinin temeli olan 10 arketipal tezahür olduğunu ileri sürerler.
Hippo’lu Augustine (354-430) sayıların özü hakkında şunları söyler :
“Tüm varlıkların biçimleri vardır çünkü sayıları vardır. Eğer bu sayıları onlardan alırsanız, geriye hiçbir şey kalmaz. Çünkü içlerinde ölçülebilen kadar öz vardır.”
Meseller (kıssalar), Yaratıcının dünyayı tam olarak boyuta, sayıya ve ağırlığa göre ölçtüğünü belirtir:
12 : Kapalı Daire
“5 ve 7 kutsal sayılardır, onlar 12 ‘de dinlenirler,” der Schiller.
12, 3×4 ün sonucu olarak, ruhsal olanla maddi olanın bir kombinasyonu olarak görülür.
Antik uygarlıkların çoğu on ikilikti yani 12 sayısı temel alınarak inşa edilmişti. Tarihçi Herodot da 12’den bir sayma birimi olarak bahseder. Yıl 12’ye, gün 12 saate bölünür. Zodyak’ta 12 burç, 12 güney ve 12 kuzey yıldızı vardır. 12 rüzgarın küreyi etkilediğine inanılır. Jupiter, turunu her 12 yılda bir tamamlar. İnsanın 12 kaburgası vardır.
Mısır’da ölmüşler, yeraltı dünyasına giderken 12 kapıdan geçerler. Kutsal Kudüs’te 12 kapı bulunduğu, İsrail’in 12 kabilesi olduğu anlatılır. Noel ile 6 ocaktaki Epifani (tezahür) – Ziyafet Yortusu arasında 12 gece vardır. İnanışa göre bu gecelerde görülen düşler o geceye karşılık gelen ay olacakları önceden haber verir. Ve İsa kendine 12 havari seçer.
Bektaşi dervişleri 12 kamalı başlık giyer ve kuşaklarına onikigen akik taş takarlardı.
40: Hazırlık ve Tamamlama
40, büyük sayılar arasında en büyüleyici sayı olarak kabul edilir. Özellikle İran ve Türkiye’de uğuruna, bereketine de inanılır. Talmud ve Katolik kilisesi, 40’ı bir yaşam evresinin tamamlanması olarak alarak, bunun insanın “kanonik yaşı” olduğunu, yani belirli bir olgunluk seviyesine ve zekânın tam gelişimine ulaştığı bir dönem olarak gösterir. Süleyman ve Davut kralların 40 yıl hüküm sürdüğü söylenir. Yahudi-Hristiyan geleneğinde, yas süresi 40 gündür, birçok inanışta dini geleneksel oruç süresi de 40 gündür. Nuh’un tufanı 40 gün sürmüş, İsrailoğulları 40 gün çölde dolaşmış, Musa, dağda 40 gün geçirmiş, ve İsa, 40 gün boyunca mezarda dinlenmiş.
Hem Yahudilikte hem de İslam’da 40 gün arınma dönemidir. 2 Şubat’taki Hz Meryem Yortusu bayramı, İsa’nın doğumundan sonra Meryem’in lohusalık döneminin ve gerekli arınma ritüellerinin tamamlandığını işaret eder.
Mistik İslam’da, her biri belirli niteliklerle donatılmış 40 evliyaya ilahi sistemin yönetiminde önemli roller atfedilir. Düğün şölenleri gibi kutlamalar Fars ve Türk folklorunda 40 gün 40 gece sürer. 40 sütunlu saraylar (İsfahan), 40 atlı kahramanlar, özellikle Anadolu’da hikâye edilen 40 şehit, destansı masallarda geçen 40 macera vb. zengin folklorun parçalarıdır. Günlük hayatımıza karışmış 40’lardan kimisini hepimiz duymuşuzdur :
Kırklara karışmak,
Ermişlerle ilişkilendirilen “Kırklareli”,
Bir şeyi kırk kere söylemek,
Kırk gün kırk gece süren şenlikler,
Ölümde ve doğumda “40” ın çıkması,
Kırklamak,
Kırkından sonra saz çalmak,
Kırk fırın ekmek yemek,
Kırk evin kedisi…
Ortaçağ bilgini Gazali’nin (1057-1111) yazdığı Mutluluğun Kimyası adlı kapsamlı kitap, insanı olgunluğuna (kemâle) doğru aşamalı olarak hazırlayan 40 bölümden oluşur ve ölüm anında Tanrı’yla buluştuğu kırkıncı bölümde son bulur.
Paskalya’dan önceki 40 günlük Büyük Perhiz gibi Sufi de, meditasyon, arınma ve manevi keşifler elde etmek için 40 günlük perhiz eşliğinde tefekküre dalar. Bunun faydaları, İslami hagiografide (azizlerin yaşam öykülerinde) vurgulanan bir temadır.
Bir kez daha antik Yunan’a dönersek, 40, (1×4) + (2×4) + (3×4) + (4×4) toplamıdır ve ideal Pisagor ölçümünü içerir.
Schimmel sayıların gizemi üzerine yaptığı muazzam çalışmayı şu şekilde sonlandırır:
“Kendimizi bu tür spekülasyonlara bırakamayacağız gibi, başarılı sayı büyüleri için bir tarif de önermiyoruz. İnsanlar binlerce yıldır, doğru ya da yanlış kullanarak sayıların gizemini çözmeye çalışmışlardır, ama onlar hâlâ çekiciliğini korumaktalar. Tanınmış Fransız mimar Le Corbusier’nin dediği gibi: Duvarın ardında tanrılar oynuyor. Evren’in yapıldığı sayılarla oynuyorlar.”
Duygu Bruce