Düşüncede, ahlaki değerler hiyerarşisinde, ethos'ta gerçek bir devrime tanık oluyoruz ! …
Kategori: Felsefe
“Süper akıllı bir cini sonsuza kadar şişede kilitli tutma yeteneğimize güvenmemeliyiz. Er ya da geç dışarı çıkacaktır… Mesele, yapay süper zekânın nasıl yaratılacağını bulmak. Öyle ki – kaçtığında bile, bizimle aynı değerlere sahip olduğu için bizim tarafımızda kalsın ve emniyetli olsun.” –Nick Bostrom Modern bilgisayar ve bilişim bilimlerinin en büyük öncülerinden bilgisayar mühendisi, matematikçi ve kripto-şifre çözme uzmanı Alan Turing, 1940’larda yapay zekâyı : insanlarla ortak bir dil konuşabilen ve insanlar gibi düşünebilen akıllı makineler üretme bilimi ve mühendisliği olarak tanımladı. İlk yapay zekâ denemeleri 1950’de ABD ordusu için hava savaşı senaryoları simülasyonunda yapıldı. Aynı dönemde IBM …
Derler ki evrenin başlangıcı doğudandır. Cebrail’in dünyayı boydan boya kaplamaya yeten kanatlarının sesi ile hayat başlar. …
Şifa Kitabı, Ruh ve Tıbbın Prensipleri ansiklopedileri ile 18. yüzyıla kadar Avrupa’da tıp eğitiminde kaynak olmuş, Yunan felsefesi, mistik İslam, matematik bilgini İbn-i Sina’dan günümüze erişenler …
Doğa ve insan hakkındaki bilgimizin sınırları içinde kalıyoruz. Ama durmaksızın bilgiye doğru ilerlemek istiyor, her zaman daha da fazla bilgi edinmeye doğru çabalıyoruz… Bilinmeyen karşısında insanın yanılabilirliğini ve alçakgönüllü olmayı deneyimliyoruz. Aslında kim olduğumuzun sırrıyla karşı karşıyayız. …
Senin içinde bir can var, o canı ara Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara. –Rumi “İnsan, sadece yalnız olduğunda merak eder de gerçeği araştırır,” der Einstein. Büyük düşünür Goethe de yaratıcı ihamın ancak yalnızken geldiğini söyler. En beğendiğim psikologlardan biri olan Winnicott ise, çocuk gelişiminin başta gelen göstergelerden birini “kendi kendine kalabilmek kapasitesi” olarak tanımlar. Tabiat aşığı Amerikalı filozof ve yazar Henry David Thoreau manevi (spiritüel) keşiflerini orman yürüyüşlerinde yaptığını söyler. Yalnız başına yaptığı bu yürüyüşlerin, kendisini manevi kaynağına bağladığını, zengin ilhamlar verdiğini; ayrıca beden ve ruh sağlığına iyi geldiğini açıklar. Tabiatla yaşadığı birlik duygusu hakkında …
Al Ula’da yaşayanların anlattığı bu hikaye yıllar önce çölde emekle ve sevgiyle kurdukları bu vahada geçer. Bir gün meyva ağaçları yetiştiren bir çiftçi meyva bahçesindeki palmiye ağacı ile tartışmaya girişir ve ona “Seni sulamayacağım,” der. Palmiye ağacı bir daha hiç sulamazsa bile ölmeyeceğini söyler. Bunun üzerine çiftçi “Seni aşılamayacağım,” der. Palmiye yine ölmeyeceğini söylerek aynı cevabı verir. Çiftçi bu defa onu bir daha ziyaret etmeyeceğini söyler. Ağaç o zaman öleceğini söyler. İnsan ve ağaç arasındaki bağın kuvveti ne güzel anlatılmış bu hikayede. Sadakatin hikmeti insanla insan, insanla bitki ve hatta bitkiler arasındaki bağları dahi anlamlı ve değerli kılan nitelik …
20. yüzyıl düşünürü, hukuk adamı ve müzisyen Ostad Elahi, ruhun yeni tıbbı görüşünde egonun altında bir düzeyde usulca konuşan iç rehberimizi ve doğru kararları bize nasıl ilham edeceğini anlatıyor …
İnsan aşkı arar. İnsan olmanın en temel hâllerinden biri aşık olmak. Ama ne tür bir aşk bu? O kadar çok çeşidi var ki. Ferzan Özpetek şöyle tanımlar aşkı: Aşk, herkesi birbirine bağlayan bir ip!… Kendimi çaresiz hissettiğim anlarda aşkı düşünürüm ben. Çünkü bizi kurtaran, herşeyi değiştiren, olanaksızı olanaklı, çirkini güzel, kabul edilemez olanı kabul edilebilir kılan aşk! Herşey onun vasıtasıyla yürüyor. Hayattaki en önemli şey aşk. Aşk dediğin, dostuna duyduğun aşk, toprağa duyduğun aşk, işine duyduğun aşk…aşk dünyayı döndüren duygu. Bizi kurtaracak tek şey de aşk! Aşkın bu hâlleri olmasa, ne tıp doktoru adanmışlıkla insanlığa hizmet eden çareler bulurdu, ne çağlar …
Sevgi gerçekten sahip olabileceğimiz, kendimizde tutabileceğimiz ve yola çıktığımızda yanımıza alabileceğimiz tek şeydir. Yaşamlarının sonuna yaklaşan hastalarla yaptığı öncü çalışmalarıyla tanınmış doktor Elizabeth Kübler-Ross (1926-2004), bu kişilerle yaşam ve ölüm hakkındaki duyguları ve yaşamış oldukları hayatı nasıl ölçtükleri hakkında röportajlar yapar. Çalışmasının sonunda, hastaların oybirliğiyle duygusal durumlarını “sevgiye duydukları özlem” olarak nitelendirir ve sevgiyi, ölüm korkusuna karşı ihtiyaç duyulan bir kalkan olarak gördüklerini ifade ederler. Yaşam yolunun sonunda hissettikleri iç huzuru ve memnuniyet derecesi ise dünyada yaşadıkları süre içinde etraflarına ne kadar sevgi ekebildiklerine bağlı olarak azaldığı ya da çoğaldığı ortaya çıkar. Ölmekte olan bir kişiye ölüm hakkında açıkça konuşmanın …
Social Profiles