Başkalarına hakim olmak iktidar, kendine hakim olmak ise gerçek irade gücüdür.
– Lao Tzu
Evrenin yaradılışı sırasında sorulmuş yaratılanlara “ irade verelim mi…” diye. Hiç birisi üstlenmemiş. İnsan yaratıldığında ise irade ona bahşedilmiş. Böylece dağların taşların kaldıramadığı ağır yük, yaratılanların en yücesi olan insanın omuzlarına konmuş.
Gün olur bir omzumuzda baştan çıkaran ses ile diğerinde aksini söylen ses arasında kalırız. Mesela bir şeyi çok arzular ama geri durmayı deneriz. Ya da zararı olacağını bildiğimiz bir şeyi yine de yaparız. Sakin sakin konuşurken birden öfkeye yenilir veya konuşmamızı gerektiren bir durumda geri çekiliriz. Böyle anlarda seçimimizi irademiz belirler. Bu savaşta hangi tarafın kazanacağı, arzunun gücü, önemi, enerjimiz, ruh hali, vicdan, vb. faktörlere göre değişir. Gün boyunca büyük küçük seçimler yapar dururuz. Kimini titizlikle inceler karar veririz kimini ise “boş ver yapma” ya da “yap gitsin” der bir sonrakine geçeriz. Sıradan bir günde, bir kurabiye daha yemek, sabah yarım saat daha uyumak, sosyal medyada çokça zaman geçirmek, ek özel ilişkiye girmek, gereksiz yere yeni bir araba veya çanta almak, dedikoduya dalmak, vb. dürtüleri irade gücüyle bastırmak için insanın ortalama üç ila dört saat harcadığı hesaplanmış. Araştırma, her iki – üç dakikadan birinde bir çeşit arzu deneyimlediğimizi ve bunların çoğunun direnmeye çalıştığımız istekler olduğunu göstermekte.
İrade, İnsanın En Büyük Gücünü Keşif adlı kitabıyla ünlü psikolog Roy Baumeister :
Zor olduğunda ya da bir parçanız başka bir şeyi seçmek istediğinde, irade insanı daha iyi bir yaşama götüren en emin yoldur.
der ve iyi bir yaşam için öz denetim gerektiğini belirtir. Örneğin:
Dürüst olmak ve hile yapma isteğinden kaçınmak sağlam özdenetim gerektirir. İrade, insanın en büyük kuvvetidir. İçsel güç kazanmak, iç ve dış kışkırtmalara direnmek ve hayatımızı istediğimiz yönde sürdürmek için imrenilen yüce bir erdemdir.
Tıpkı Aristoteles’nun binlerce yıl önce dediği gibi :
Beşeri, hayvandan ayıran nitelik, aklı ve iradesidir. İnsanın insan olması buna bağlıdır. Bize daha iyi bir hayat yaşama potansiyeli veren şey, aklımızı kullanarak kendimize rehberlik etme kapasitemizdir.
Mutluluk – Yunanca deyimiyle “eudaimon” da burada saklıdır. Eudaimon iki kelimeden oluşur: “iyilik” anlamına gelen “eu” ve “tanrısallık” veya “ruh” anlamına gelen “daimon” . Bu nedenle eudaimon, Ruh’un veya Tanrı’nın onayladığı bir şekilde yaşamaktır. Aristoteles’in iyiyi arayışı, en yüksek iyiyi aramaktır. Tüm ikincil hedefler (başarı, sağlık, zenginlik ve benzeri diğer kaynaklar), refahı içerdiği için değil, refahı teşvik ettiği için aranır.
Ona göre mutluluk bir erdem değil, erdemli işler yapmaktır.
Seçimlerimiz tesadüfen değildir. Erdemli olmamıza yardım eden ebeveynlere sahip olsak dahi erdemleri edinme ve uygulama sorumluluğunun çoğu kendimize aittir.
Bu, kişinin kendi ruhuna emanet edilen potansiyelin farkına varması ile başlar, ve onun gelişimine yönelik yaşam boyu devam eden bir çalışmadır. Eudaimonia, Maslow’un piramidinin zirvesine doğru yol alan insanın kendini gerçekleştirme sürecini yansıtır. “ Hep daha yükseğe erişmek insanın doğasında vardır ve insan hayatı, onun en yüksek amaçları ve özlemleri hesaba katılmadıkça anlaşılamaz ” der Ameriaklı psikolog Abraham Maslow (1908-1970). Plato da benzer şekilde tarif edere insani iradeyi :
Gerçek refah ve mutluluk, ne zenginlikten ne de iktidardan kaynaklanır. Sadece iştahı tatmin etmekle mutluluk olmaz. Hayatlarımızı ne kadar insanca yaşadığımızla hizalanır mutluluk derecemiz. Ahlaki düşünce ve davranışların duygu ve arzularımızla bütünleştirilmesi gerekir. Böyle bir karakter birliğine hazırlık erken çocukluk eğitimiyle başlar.
Çağımızın düşünürü, yargıç ve müzisyen Ostad Elahi (1895-1974) ise iradeyi şöyle tanımlar :
İnsanın iradesi onun ruhundan kaynaklanan bir kuvvet, psikolojik bir güçtür. Maddi dünyanın arzu ve tutkularına odaklı libido enerjisi ve iradesinden ayrıdır. Aklın yürütme aracı olarak iş görür. Bu irade sayesinde insan, aklının onaylamadığı şeylerden, hatta güdüsel isteklerinden bile kaçınabilir. Tam tersine, aklının onayladığını kendisine dayatabilir. Bu nedenle insanın iradesi, hayvanlardan farklı olarak içgüdülerini de kontrol etmesine izin veren ilahi kökenli psişik güçtür. Hayvanlar ise sadece içgüdülerini takip ederler.
İrade, ilahi ruhla birlikte geldiğinden, herkese bahşedilmiştir, ancak bazıları iradelerini egolarına dayatma gücüne sahiptir. O zaman “irade sahibi oldukları” söylenir, bu da aslında iradelerinin güçlü olduğu anlamına gelir.
Bir ruh, ilahi iradesini dünyevi kısmına empoze edemediğinde zayıf ve işlevsizdir. Maneviyatın esas işlevi, ruhu güçlendirmek ve işlevsel hale getirmektir ki, kişi kendi ilahi-insan tarafını beşer-hayvan tarafına hâkim kılabilsin, yani içsel rehberi nefsine hükmedebilsin.
Bazıları bunu yapabilmek için bir program kurar. Örneğin günün belirli saatlerinde, mesela gün doğumu, öğlen, akşam, günde üç veya daha fazla kez düzenli olarak dikkatini içe odaklar. Bir çeşit meditasyon olan bu dikkat diyalogu programının yararı, kalıcı dikkati teşvik etmesi, iç rehberimizin sesini duymaya ve yavaş yavaş onun, doğamızın bir parçası haline gelmesine izin vermesidir. Böylelikle disiplin ve irade oluşturmaya yardımcı olur.
“Güçlü irade kendiliğinden gelmez” der Konfüçyüs. Kişinin yaşamına göre uyarlanmış düzenli bir program ve odaklı dikkat gerekir:
Eğer kendini dönüştürmek istiyorsan her gün küçük bir şey yap…Bir dağı hareket ettiren biri, işe küçük taşları taşıyarak başlar.
Duygu Bruce