Küçük İyilikler Peşinde

  İyilik yapmak, hepimizin bildiği gibi evrenseldir, insan olmanın kalbindedir. Buna rağmen bir arkadaşımızın derdine kulak vermek, parkta bahçıvanı selamlamak, bir astımıza kahve ikram etmek ya da “nasılsa var” dediğimiz bir aile üyesinin ihtiyaçlarını dikkate almak gibi küçük iyilikleri bile bazen yapmakta zorlanırız. Nedeni ise basit – doğal olarak egomuzda yaşadığımız için, öncelikle profesyonel, sosyal ve ailevi bağlamlarda kendi zevk ve başarı ihtiyaçlarımızı tatmin etmekle meşgulüzdür. Kendimizi evrenin merkezinde görmeye programlandığımız için ve zamanın %99’unda egonun bitmek tükenmek bilmeyen talepleriyle kısıtlanmışken, özverili eylemlerde bulunmak çaba gerektirir. Ancak deneyimler ve bilimsel araştırmalar, küçük bir iyilik yapmanın, kişinin kalbine belirli bir neşe

Devamını okuyun

Vahşi Ormandan Geçen Yol

  Hakikat öyle karartılmış ki aşkla peşine düşmezsek onu hiç tanıyamayacağız !  —Blaise Pascal Walter Lippmann (1889-1974), bundan elli yıl önce Kamuoyu  adlı kitabında, dış etkilere, bilgi manipülasyonlarına karşı giderek yatkınlaşan, kandırılmaya ve kendini kandırmaya eğilimli toplumlar oluştuğunu yazar : Çevremizle etkileşimler, medya, sosyal ve profesyonel ağlarımız büyük ölçüde tercih ve seçimlerimizi tanımlarken, bir yandan dikkatimizi çeler bir yandan da bilinçli veya bilinçdışı olarak değerlerimizi ve önceliklerimizi değişime uğratır. Toplumsal boyutta politik, sosyal ve maddi amaçlara hizmet edecek şekilde bir “kamuoyu” nun yaratıldığına, ortak çıkarları olan bir “grup zihni” nin sistematik olarak geliştirildiğine dikkat çeker. Gözlemleri ve yazdıkları, kendi dönemi

Devamını okuyun

Hacı Bektaş Veli’nin Mucize Hikâyeleri II

    Ben yürürüm yâne yâne … Yıl kıtlık yılları, Anadolu’nun bozkırı küsmüş, susuzluktan yarılmış da bir mahsül vermiyor.. Fukara Yunus köyünü düşünüyor, ne yapsa ne etse de dullara, yetimlere bir avuç buğday, biraz bulgur bulsa … O vakitler, Hacı Bektaş Veli Anadolu’ya yerleşmiş imiş, kerâmetlerini işitenler, dört bucaktan ziyaretine gidenler olurmuş. Yunus’un da kulağına çalınmışlığı var; Kırşehir’de bir büyük zat varmış, cömertmiş, asilmiş, kurda, kuşa iyilik edermiş. Bu ümitle yola çıkan Yunus, kağnısına bindi, heybesine çoban armağanı, çam sakızı, biraz alıç doldurdu ve Hacı Bektaş katına doğru yola çıktı. Dergâha geldiği zaman bu Tanrı misafirini dervişler güleryüzle karşılayıp önüne

Devamını okuyun

Gözün Büyülü Işığı

  Ruhun elle çalışmadığı yerde sanat yoktur. Usta sanatçı ve bilim adamı Leonardo da Vinci (1452-1519), insan vücudu ile ruhun gerçeğini ve insanın evrendeki yerini bilmeye adadığı hayatında yaptığı eserlerin hepsi birer baş yapıt olarak kabul görür. Anatomi, botanik, matematik, mühendislik ve fizik alanlarında sahip olduğu derin bilgi birikimini eserlerine yansıtmış, matematiği ve ışığı ustaca kullanarak resimlerini adeta canlandırmıştı. Yaptığı onlarca çizim ile gözlem ve deneylerine dayanan bilimsel bulguları bine yakın yaprakta ve not defterlerlerinde korunarak günümüze gelir. İçlerinden bazıları, ölümünün 500. yılı anısına 2019 yılında Paris’teki Louvre Müzesi ’nde sergilenir.   Her zaman yanında bir not defteri taşır, yaptığı

Devamını okuyun

Çoban Yıldızı’nı Ararken

  Dayanıklılık ve travma konusundaki çalışmaları ile tanınan nöropsikiyatrist Boris Cyrulnik, “yeniden düşünmek ve medeniyeti değiştirmek zorundayız” diyor. Kültürümüz pusulayı kaybetti, göz ucuyla ilerliyoruz, olaylar tarafından savrulup itiliyoruz […] Yeni bir yön seçmeliyiz çünkü insanın doğanın üstünde olmadığını, doğanın içinde olduğunu anladık. Fiziksel, psikolojik ve ruhsal olarak, bulunduğumuz doğal alanımızda, düşündüğümüzden çok daha fazla yontulmuş durumdayız. Son kitabı Ruhlar ve Mevsimler’ de ruhu iyileştirmeye odaklanıyor ve ruhun içinde bulunduğu “psikolojik ekoloji” nin tedavide çok önemli bie etken olduğuna olarak dikkat çekiyor : İyilik ve mutluluk arayışında, kültürümüz, uzun yıllar boyu bizi doğanın üstünde olduğumuza ve insanın doğaya hükmetmesi gerektiğine inandırdı.

Devamını okuyun

Evrenin Müziği

Tellerin uğultusunda geometri, gezegenlerin aralıklarında da müzik vardır. Bilge filozof ve bilim adamı Pisagor (yaklaşık MÖ 570), Yunanistan’ın Samos adasında doğdu. En bilinen temel matematik teorisi  a2 + b2 = c2  ile tabiatta, mimaride, müzikteki bir çok oranı açıklar. Müzik ile matematik arasında gizemli bir bağlantı olduğunu öne sürerek gezegenlerin matematiksel denklemlere göre hareket ettiklerini ve hareketlerinden yayılan rezonansın müziksel notalarda karşılığı olduğunu belirtir. Bunu evrenin müziği anlamına gelen musica universalis olarak tanımlar. Sayıların tüm varlıklarda bulunan temel unsurlar olduğuna ve bir bütün olarak evrenin ahenkli frekanslar ve sayılardan oluştuğuna inanır. Pisagor ayrıca, Dünya’daki yaşamın, insan kulağı tarafından algılanamayan ilahi ses frekanslarının

Devamını okuyun

Nadir Minyatürlerde Rumi’nin Hayatı

Dinle neyden nasıl şikayet eder ayrılıklardan Der, ayrı kaldığımdan beri sazlıktan, bu feryâdım Sebep oldu kederine kadının erkeğin, ağıtım.   En çok okunan şairlerden birisi olan Mevlânâ  Jalal-e-din Mohammad Rumi (1207-1273), bilgeliği ve mistik öğretileriyle Sufi inanışın Anadolu’da yayılıp yerleşmesine sebep olur. Moğol işgali sırasında doğduğu  Belh kentinden ayrılıp Konya’ya yerleştikten kısa bir süre sonra Anadolu arifleri ve dervişleri, onun manevi ve entelektüel bilgilerinden yararlanmak için çevresinde toplanırlar. Manevi yaşam, dervişlerin günlük maddi yaşantısı ile iç içe sürerken; ruhani müzik ve dans, meclislerin ayrılmaz parçası olur. Rumi ’nin çevresindekiler ve müridleri, kendisine ustamız, Mevlâ’mız, efendimiz anlamına gelen “Mevlânâ ” adı

Devamını okuyun

Kedi Duruşu ve Kader Arasındaki Adım

  İnsanlığın ilerleyebilmesi uğruna, gurur veren yüce cesaret derslerinin olması gerekir.    Efsanevi Fransız yazar ve şair Victor Hugo (1802-1885), büyük eseri Les Misérables‘da, tereddüt ve kararsızlığı  bir kedinin duraklamasına benzeterek anlatır : Kedilerin yarı kapalı bir kapının eşiğinde uzanarak duruşunu çoğu insan deneyimlemiş ve “Hadi içeri gelsene ! ” demiştir. Kedinin eşikteki duraksaması, önlerindeki bir meselenin kapısı yarı açık iken, olası iki çözüm arasındaki kararsız kalıp duran insanlara benzer. Ancak bu tür insanlar, talihin cilvesiyle aniden kapanıveren kapıda ezilme ya da sıkışma riskini taşırlar. Tabiatları gereği aşırı ihtiyatlı olan kediler, bazen cüretkâr olanın maruz kaldığı tehlikeden daha fazlasına maruz

Devamını okuyun

Ruhun Tıbbı ve Doğal Maneviyat

  “Bilgili olmak ne kadar kolay, oysa hakiki insan olmak ne kadar da zor.” Yirminci yüzyılın dikkate değer müzisyeni, yargıç ve düşünürü Ostad Elahi (1895-1974), hayatını, dinlerin özünü ve temel ilkelerini; bilge ve ariflerin evrensel deyişlerini inceleyerek geçirir ve vardığı sonucu Hakikat Sözleri adlı eserinde şöyle özetler : Dinler yalnızca ikincil yönlerinde farklılık gösterir; özünde temel amaç ve ilkeleri aynıdır. Ostad Elahi’nin felsefesine has olan nitelik, üzerinde titizlikle çalıştığı konuların teorik yanıyla yetinmeyip, içerdikleri ilkelerin doğruluğunu toplum hayatında, başkalarıyla etkileşim içindeyken deneyimlemesidir. Bu çalışma ve deneyimlerinin sonucunda kendisi, doğru ilahi ve etik ilkelerin yaşayan gerçek örneği olacaktı. Klasik mistisizme bağlı

Devamını okuyun

Zamanı Geçmeyen Bir Hikâye

  Bundan 13 yüzyıl önce cesur, metanetli, inancı sadık bir kadının, 35 yaşındayken yaşadığı büyük trajedide olağanüstü mücadelesi ile dünya tarihine geçmiş yüreklere dokunan hikâyesini anlamak kolay değil. Ailesini, sevdiklerini en acı şekilde Kerbelâ katliamında kaybetmiş ve kendisi de esir düşmüş halde iken tüm bunlara sebep olan gözü dönmüş iktidara, zulme karşı tek başına durabilmiş; hatta katledilen ailesinden geriye kalan tek yeğeni hayatta kalabilsin diye kendi ölümünü göze alacak kadar cesur olan bu kadın, Hz. Hüseyin’in kız kardeşi, Hz. Ali’nin sevgili kızı ve Hz. Muhammed’in torunu olan Zeynep’tir. Hicri takvimde Muharrem ayına denk gelen 10 Ekim 680’de İslamiyet tarihinin büyük

Devamını okuyun