Ölümden Sonra Bize Ne Olur?

New York’ta NYU Langone Tıp Merkezi’nde dünyanın ilk kritik bakım ve resüsitasyon (hayata döndürme) araştırma laboratuvarının yönetici doktoru ve kardiyopulmoner Sam Parnia, “Öldüğünüzde aslında ölü olduğunuzu bilirsiniz çünkü bilinciniz var olmaya devam eder…” diyor. AWARE araştırması ile tanınan laboratuvarı, Ölüme Yakın Deneyimi (NDE) olan, yani klinik anlamda  kalbi durarak ölmüş olan, sonrasında resüsitasyonla hayata döndürülen yüzlerce insan üzerinde çalışıyor. Gerçekleşen ölüm ile hayata geri dönüş arasındaki zaman aşımı, durumdan duruma farklılık göstererek birkaç saniyeden 20 dakikanın üzerine kadar sürebildiği belirtilmekte. Tıp dünyasında “Öldüğümüzde ne olur?” sorusunun öncü araştırmacılarından Dr. Raymond Moody, ölüp dirilen insanların ölümden sonraki yaşama dair anlatımlarını 1975

Devamını okuyun

Ağaçların Gizli Yaşamı

    Orman bakıcısı ve çok satan kitabı Ağaçların Gizli Yaşamı ile tanınan Peter Wohlleben şöyle yazıyor: “Doğaya olan ihtiyacımız insanlığımızın ayrılmaz bir parçasıdır” ve “bizi doğayla birleştiren bağ hiç kopmaz.” Kereste endüstrisinde çalışırken ve ağaçlar onun için kâr getiren metadan başka bir şey değil iken, içinde saklı olan bu bağı nasıl keşfettiğini anlatıyor : Bir gün ormanda günlük işimi yaparken yaşlı bir ağaç kütüğüne rastladım. Onu incelediğimde üzerinde farklı yosun katmanları ve birkaç taşın olduğunu farkettim. Yosunu kaldırdığımda  gördüm ki gövde 400-500 yaşında olmasına rağmen hala canlıydı ! Bu olayı ormanla ilişkisinin ve işinin dönüm noktası olarak tarif eder

Devamını okuyun

Mum

  Mum yanıyor, zaman yanıyordu.. Bir tarafındakiler gülüyor, Bir tarafındakiler ağlıyordu. Biri vardı aralarında, Düşünüyor, hayata bakıyordu. Mum yanıyor, zaman yanıyordu Erzurum’un köylerinde. Akşamın ve sabahın erken olduğu Ali Baba dağının eteklerinde Geniş vakitler yaşanıyordu. Mum yanıyor, zaman yanıyordu Hasankale ovasında. Geceye karşıydı karlı Palandökenler. Bir adam vardı hayallerin ortasında.. Kar kadar beyazdı ümitler. Bu adam üç bin on beşde Yunan medeniyetini okuyordu. Kaldırıp başını kitaplardan Kervanlaşmış dağlara bakıyordu.. Bakınca akşam oluyordu. Hasankale ovasında, Kuruderede Kilometreler santimleşiyor, Santimler asırlaşıyordu.. Güneşe ve geceye karşıydı Palandökenler. O adam hayata bakıyordu. Bir tarafta ağlayanlar, bir tarafta gülenler.. Bir tarafta bunlar için ölenler.. Mum

Devamını okuyun

Ruha ve Bedene İyi Gelen Bitkilerden Birkaçı

  Hikâye edilir ki şifalı bitkiler Süleyman Peygamber’in mâbedinde, bir bir boy atıp topraktan çıkmışlar.  Aslandan kaplandan karıncaya kuşa, çalıdan ağaca, çiçeğe, kısacası  tabiattaki tüm canlılara sözü geçen, onların dilinden anlayan Süleyman Peygamber bitkilere sormuş : Bana adını ve şifanı söyle, Neyin ilacısın Kime zararın var Kime yararlısın ? Bitkiler dile gelmişler ve neye yarar neye zarar olduklarını hangi hastalığa şifa olduklarını bir bir söylemişler. Rumi’nin eşsiz eseri Mesnevi’sinde anlattığı bu hikâyeye göre tıp biliminin temeli, yeryüzündeki ilk ruh ve beden hekimlerinin bilgisi de oraya dek uzanırmış. Süleyman Peygamber’den 3000 yıl sonra 2021’de Birleşmiş Milletler, bitkiler ve şifaları hakkında zengin

Devamını okuyun

Duyguların Bedendeki Yerleri

Aşık olduğumuzda içimizde uçuşan kelebekleri çoğumuz tanırız. Kalp hızla atmaya başlar, otonom sinir sistemi heyecan sinyallerini yakar ve kaslarımıza giden oksijeni artırır, nöroendokrin sistem tüm nöronları ateşler; vücudumuz böyle tepeden tırnağa aktif ve uçarı hafiflikteyken her an kanatlanabiliriz. “Limbik aşk” adını verdikleri hâli  böyle tanımlar nörobilimciler. Limbik demelerinin sebebi, duyguların beyindeki limbik sistemde aktive edilmesindendir. Her zaman bilinçli olarak farkında olmasak da duygularımız davranışlarımıza ve fizyolojik durumlarımıza etki ederler. Duygu – beden bağlantısı o kadar yerleşiktir ki kimi zaman duygularımızı tarif ederken bedensel terimler kullandığımız da olur: Evde kalmak istediğimiz bir gün “ayaklarımız işe gitmez”;  ciddi bir hayal kırıklığı yaşadığımızda,

Devamını okuyun

Doğanın İyileştirici Gücü

  Hayattaki küçük mutluluklar bazen arka bahçede bulunur. Tıpkı ekilen bir tohumun umudu  yeşertmesi gibi, doğada yapılan bir yürüyüşün sıradan ruh halimize bir huşu hissi katması ya da baharın ilk gül goncasını gördüğümüzde duyduğumuz sevinç gibi içimizi sarıveren küçük mutluluklar aslında hayatımıza ne kadar etki eder. Marin biyoloğu ve çevreci akımın ilk öncülerinden olan Rachel Carson’ın (1907-1964), doğanın yatıştırıcı niteliğinin insan ruhuna dokunuşu hakkında der ki: “ Doğanın tekrarlanan nakaratlarında daimi bir şifa vardır -geceden sonra şafağın ve kıştan sonra baharın geldiğinin güvencesi vardır. ”     Ünlü nörolog ve birçok kitabın yazarı olan Oliver Sacks, “Doğa, içimizde var olan

Devamını okuyun

Karacaoğlan’dan Terazili Şiir

  Sultan Süleyman’a kalmayan dünya Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün Nice bin senedir çürüyen canlar Hakk’ın emri ile dirilir bir gün Ne güzel yapıldı cennet yapısı Çok aradım görünmedi kapısı Benim korktucağım sırat köprüsü Cehennem üstüne kurulur bir gün Karşıki dağlar da karlı dağ olsa Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsa Ağa olsa, paşa olsa, bey olsa Yakasız gömleğe sarılır bir gün Bu dünyada adem oğluyum dersin Helâli haramı durmayıp yersin Yeme el malını er geç verirsin İğneden ipliğe sorulur bir gün Gökte yıldızların önü terazi Ülker ile aşar gider birazı Yarın mahşerde de sorarlar bizi Hak mizan terazi

Devamını okuyun

Dante’nin 700 Yıllık İlahi Komedya’sından Çarpıcı Sahneler

İtalya, bu sene Dante Alighieri ‘ nin (1265 Florence-1321 Ravenna) ölümünün 700. yıl dönümünü okullarda, müzelerde, tiyatrolarda İlahi Komedya’dan bölümler okuyarak  kutluyor. Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilen İlahi Komedya‘yı 35 yaşında yazan Büyük Şair – Sommo Poeta bu ölümsüz eserde, dünyadan göç eden ruhların öbür dünyaya yaptığı yolculuğu anlatır. Kitabı tam yazmaya başladığı dönemde doğduğu şehir olan Floransa’dan politik sebeplerle sürgüne gönderildiği Ravenna’ya doğru yola çıkar ve kalan yaşamını orada sürdürür. Bu yolculukta sırayla Inferno, Purgatorio, Paradiso – Cehennem, Araf ve Cennet’tin katlarında seyrederken  doğduğu şehirden tanıdığı çeşitli kişilerin ruhlarının öbür dünyada farklı ıstırap ve mutluluk koşullarında yerleşmiş

Devamını okuyun

Vahşi Ormandan Geçen Yol

  Hakikat öyle karartılmış ki aşkla peşine düşmezsek onu hiç tanıyamayacağız !  —Blaise Pascal Walter Lippmann (1889-1974), bundan elli yıl önce Kamuoyu  adlı kitabında, dış etkilere, bilgi manipülasyonlarına karşı giderek yatkınlaşan, kandırılmaya ve kendini kandırmaya eğilimli toplumlar oluştuğunu yazar : Çevremizle etkileşimler, medya, sosyal ve profesyonel ağlarımız büyük ölçüde tercih ve seçimlerimizi tanımlarken, bir yandan dikkatimizi çeler bir yandan da bilinçli veya bilinçdışı olarak değerlerimizi ve önceliklerimizi değişime uğratır. Toplumsal boyutta politik, sosyal ve maddi amaçlara hizmet edecek şekilde bir “kamuoyu” nun yaratıldığına, ortak çıkarları olan bir “grup zihni” nin sistematik olarak geliştirildiğine dikkat çeker. Gözlemleri ve yazdıkları, kendi dönemi

Devamını okuyun

Hacı Bektaş Veli’nin Mucize Hikâyeleri II

    Ben yürürüm yâne yâne … Yıl kıtlık yılları, Anadolu’nun bozkırı küsmüş, susuzluktan yarılmış da bir mahsül vermiyor.. Fukara Yunus köyünü düşünüyor, ne yapsa ne etse de dullara, yetimlere bir avuç buğday, biraz bulgur bulsa … O vakitler, Hacı Bektaş Veli Anadolu’ya yerleşmiş imiş, kerâmetlerini işitenler, dört bucaktan ziyaretine gidenler olurmuş. Yunus’un da kulağına çalınmışlığı var; Kırşehir’de bir büyük zat varmış, cömertmiş, asilmiş, kurda, kuşa iyilik edermiş. Bu ümitle yola çıkan Yunus, kağnısına bindi, heybesine çoban armağanı, çam sakızı, biraz alıç doldurdu ve Hacı Bektaş katına doğru yola çıktı. Dergâha geldiği zaman bu Tanrı misafirini dervişler güleryüzle karşılayıp önüne

Devamını okuyun