Henüz Vakit Varken Gülüm

Henüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin. Paris’in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve

Devamını okuyun

Hafız’dan Bir Gazel

Kalk ey sâkî, ver mey kadehini, Yere ser günlerin gamını Avucuma koy da şarap kadehini Çıkarayım üstümden şu mavi hırkayı Kötü bir şöhrettir bu, akıllılara göre Ama biz istemiyoruz şöhreti, şanı Şarap ver, ne kadar sürecek bu kibir yeli Batsın, sonu kötü olan şu nefsin canı İnleyen gönlümün ahının dumanı Yaktı şu duygusuz ham insanları Karasevdalı gönlümün sırrına mahrem olacak Halktan da seçkinlerden de göremiyorum kimseyi Huzur veren bir sevgiliyle gönlüm hoş benim, O sevgili, bir anda alıp götürdü gönlümün rahatını Bir daha bakmaz, çimenlerin arasındaki serviye Kim görürse o gümüş endamlı serviyi Güçlüklere katlan gece, gündüz ey Hafız Sonunda

Devamını okuyun

Yunus Emre’nin Hacı Bektaş Veli ile Tanışması

Hacı Bektaş Veli, Rum diyarına geldiği sırada bölge köylerden birinde Yunus Emre adında, rençberlikle geçinen fakir biri vardı. Bir yıl kıtlık oldu. Yunus’un köyünde fakirlik öyle arttı ki sonunda birçok kehanet ve lütuflarını duyduğu  Hacı Bektaş Veli’ye gelip yardım istemeyi düşündü. Yanına birkaç yabani elma koyup dergâha gitti. Pîr’in ayağına yüz sürüp hediyesini verdi ve bir miktar buğday istedi. Hacı Bektaş ona lûtufla muamele ederek, birkaç gün dergâhta misafir etti. Yunus geri dönmek için acele ediyordu. Dervişler Pîr’e, Yunus’un acelesini anlattılar. Hacı Bektaş sordu : Buğday mı ister yoksa erenler himmeti mi? Yunus, buğday istedi. Bunu duyan Hacı Bektaş, tekrar

Devamını okuyun

Bir Uykusuzluk Gecesi

Yalnız geçen ömrün bir uykusuzluk gecesi, Çekmişken aynalar beni müthiş bir sorguya, Birdenbire kalbi titreten bir bülbül sesi, Dağ ardında doğan bir mehtap gibi vurdu suya. Mehtabın izinde gemiler geldi açıktan, Aşina sallanan mendillere koştum, yer yer Gür çimenler gibi fışkırıyor karanlıktan, Kökleri kurumuş sandığım o güzel günler. Cahit Sıtkı Tarancı

Devamını okuyun

Şaşırtan Karşılaşma

“Çok eskiden yaşadım bu anı ben” Dersiniz şaşkınlık içinde İlk girdiğiniz bir ev, bir merdiven Birden güneş vuran pencere Ve tam o sırada bir tren düdüğü İşte böyle gelmişti siz dünyada Değilken bir gün öğle üstü Bu renklerle bu sesler bir araya. Yaşamak anımsamak mıdır yoksa? Sanmam, biz de bir sestik belki Birileri için yıllar önceki Şaşırtıcı karşılaşmada. – Melih Cevdet Anday Ne kadar eskiyi hatırlayabilir insan? Unutulanlar nereye gider? Bazen bir kelime, bir ses, gözgöze gelinen bir anlık bakış, bir yer veya bir koku canlandırıverir unuttuğumuzu sandığımız birçok anıyı. Zamanlar ve mekanlar bir olur geçer gözümüzün önünden. Kimi zaman

Devamını okuyun

Herşey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç… Sevdiklerin kadar iyisin Sevmediklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Herşeyi öğrendiğin kadar bilir Sevdiğin kadar sevilirsin.. Can Yücel  Fotoğraf: Ara Güler

Devamını okuyun

Eskilerden Bir Fotoğraf

Dört kişi parkta çektirmişiz, Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi… Anlaşılan sonbahar Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli Yapraksız arkamızdaki ağaçlar… Babası daha ölmemiş Oktay’ın, Ben bıyıksızım, Orhan, Süleyman Efendi’yi tanımamış. Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Oysa hayattayız hepimiz. Melih Cevdet Anday

Devamını okuyun

Pervâne’nin Hikâyesi

  Akşamın birinde pervâneler toplanmış, mumun ışığını nasıl bulacaklarını tartışıyorlardı. İçlerinden biri dedi ki: “Hepimiz birden gitmeyelim; birimiz gidip mumu bulsun, sonra dönüp bize haber versin.” Pervânelerden biri yola çıktı; uzakta bir köşkün içinde yanan bir mum ışığı gördü. Döndü geri geldi ve anladığı kadarıyla mumu anlatmaya çalıştı. Aralarında bilge olan pervâne: “Senin mumdan haberin bile yok…” dedi. İkinci pervâne hevesle yola çıktı, köşkün içine kadar gitti, muma yakından baktı ve o da geri geldi, mumun nasıl ışık yaydığını anlattı. Bilge pervâne “anladığının işareti yok üzerinde ” dedi. Sıra sonuncu pervâneye geldi. Pervâne mumun ateşini görünce coştu, sarhoş oldu. Kendinden

Devamını okuyun

Masalsı Şiir

    Su başında durmuşuz, çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz. Suda suretimiz çıkıyor, çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün. Suyun şavkı vuruyor bize, çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze . Su başında durmuşuz. Önce kedi gidecek, kaybolacak suda sureti. Sonra ben gideceğim, kaybolacak suda suretim. Sonra çınar gidecek, kaybolacak suda sureti. Sonra su gidecek güneş kalacak; sonra o da gidecek… Su başında durmuşuz. Su serin, Çınar ulu, Ben şiir yazıyorum. Kedi uyukluyor Güneş sıcak. Çok şükür yaşıyoruz. Suyun şavkı vuruyor bize Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze… Nazım Hikmet  

Devamını okuyun

Yunus Emre’den Nice Aşklar

  Hakk’ı arar isen kalbinde ara Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir.  Yunus Emre için Aşk ceylandır, akan ırmaktır, buğday tanesidir, çiçektir, bülbüldür. Her yerde, her yaratılan O’nu över, zikreder. Bu nice aşktır… Sen burda garip mi geldin Niçin ağlarsın bülbül hey Karlı dağları mi aştın Derin ırmaklar mı geçtin Yarinden ayrı mı düştün Niçin ağlarsın bülbül hey Uykudan gözüm uyandı Uyandı kana boyandı Yandı şol yüreğim yandı Niçin ağlarsın bülbül hey…  Yunus Emre Divanı, s.111

Devamını okuyun