“Süper akıllı bir cini sonsuza kadar şişede kilitli tutma yeteneğimize güvenmemeliyiz. Er ya da geç dışarı çıkacaktır… Mesele, yapay süper zekânın nasıl yaratılacağını bulmak. Öyle ki – kaçtığında bile, bizimle aynı değerlere sahip olduğu için bizim tarafımızda kalsın ve emniyetli olsun.” –Nick Bostrom Modern bilgisayar ve bilişim bilimlerinin en büyük öncülerinden bilgisayar mühendisi, matematikçi ve kripto-şifre çözme uzmanı Alan Turing, 1940’larda yapay zekâyı : insanlarla ortak bir dil konuşabilen ve insanlar gibi düşünebilen akıllı makineler üretme bilimi ve mühendisliği olarak tanımladı. İlk yapay zekâ denemeleri 1950’de ABD ordusu için hava savaşı senaryoları simülasyonunda yapıldı. Aynı dönemde IBM …
Kategori: Türkçe
Şifa Kitabı, Ruh ve Tıbbın Prensipleri ansiklopedileri ile 18. yüzyıla kadar Avrupa’da tıp eğitiminde kaynak olmuş, Yunan felsefesi, mistik İslam, matematik bilgini İbn-i Sina’dan günümüze erişenler …
Doğa ve insan hakkındaki bilgimizin sınırları içinde kalıyoruz. Ama durmaksızın bilgiye doğru ilerlemek istiyor, her zaman daha da fazla bilgi edinmeye doğru çabalıyoruz… Bilinmeyen karşısında insanın yanılabilirliğini ve alçakgönüllü olmayı deneyimliyoruz. Aslında kim olduğumuzun sırrıyla karşı karşıyayız. …
Dayanıklılık ve travma konusundaki çalışmaları ile tanınan nöropsikiyatrist Boris Cyrulnik, toplumların dünyayı saran salgın krizine karşı nasıl direnebileceğini açıklıyor : Bu görünmez saldırgana uyum sağlamalıyız. İnsanın evrimi ancak krizler ile gerçekleşir. Bu krizden sonra aileler ve çiftler bir kez daha barış ve huzuru bulacaklar. Krizler, insan olmanın koşulunda vardır. Zaten dünya tarihindeki kültürel devrimleri mecbur kılan birçok salgın biliyoruz. Her salgın veya doğal afetle birlikte kültürel bir değişiklik olmuştur. Travmadan sonra yeni kurallar ve birlikte yaşamanın yeni yollarını keşfetmeye çalışırız. 1348 veba salgını sonrasında Avrupa’da toplumsal değerlerin ve üretim ilişkilerinin nasıl değiştiğini hatırlatıyor: Orta çağlarda, ev hapsinin gerekli olduğunu …
Al Ula’da yaşayanların anlattığı bu hikaye yıllar önce çölde emekle ve sevgiyle kurdukları bu vahada geçer. Bir gün meyva ağaçları yetiştiren bir çiftçi meyva bahçesindeki palmiye ağacı ile tartışmaya girişir ve ona “Seni sulamayacağım,” der. Palmiye ağacı bir daha hiç sulamazsa bile ölmeyeceğini söyler. Bunun üzerine çiftçi “Seni aşılamayacağım,” der. Palmiye yine ölmeyeceğini söylerek aynı cevabı verir. Çiftçi bu defa onu bir daha ziyaret etmeyeceğini söyler. Ağaç o zaman öleceğini söyler. İnsan ve ağaç arasındaki bağın kuvveti ne güzel anlatılmış bu hikayede. Sadakatin hikmeti insanla insan, insanla bitki ve hatta bitkiler arasındaki bağları dahi anlamlı ve değerli kılan nitelik …
20. yüzyıl düşünürü, hukuk adamı ve müzisyen Ostad Elahi, ruhun yeni tıbbı görüşünde egonun altında bir düzeyde usulca konuşan iç rehberimizi ve doğru kararları bize nasıl ilham edeceğini anlatıyor …
İnsan aşkı arar. İnsan olmanın en temel hâllerinden biri aşık olmak. Ama ne tür bir aşk bu? O kadar çok çeşidi var ki. Ferzan Özpetek şöyle tanımlar aşkı: Aşk, herkesi birbirine bağlayan bir ip!… Kendimi çaresiz hissettiğim anlarda aşkı düşünürüm ben. Çünkü bizi kurtaran, herşeyi değiştiren, olanaksızı olanaklı, çirkini güzel, kabul edilemez olanı kabul edilebilir kılan aşk! Herşey onun vasıtasıyla yürüyor. Hayattaki en önemli şey aşk. Aşk dediğin, dostuna duyduğun aşk, toprağa duyduğun aşk, işine duyduğun aşk…aşk dünyayı döndüren duygu. Bizi kurtaracak tek şey de aşk! Aşkın bu hâlleri olmasa, ne tıp doktoru adanmışlıkla insanlığa hizmet eden çareler bulurdu, ne çağlar …
Sevgi gerçekten sahip olabileceğimiz, kendimizde tutabileceğimiz ve yola çıktığımızda yanımıza alabileceğimiz tek şeydir. Yaşamlarının sonuna yaklaşan hastalarla yaptığı öncü çalışmalarıyla tanınmış doktor Elizabeth Kübler-Ross (1926-2004), bu kişilerle yaşam ve ölüm hakkındaki duyguları ve yaşamış oldukları hayatı nasıl ölçtükleri hakkında röportajlar yapar. Çalışmasının sonunda, hastaların oybirliğiyle duygusal durumlarını “sevgiye duydukları özlem” olarak nitelendirir ve sevgiyi, ölüm korkusuna karşı ihtiyaç duyulan bir kalkan olarak gördüklerini ifade ederler. Yaşam yolunun sonunda hissettikleri iç huzuru ve memnuniyet derecesi ise dünyada yaşadıkları süre içinde etraflarına ne kadar sevgi ekebildiklerine bağlı olarak azaldığı ya da çoğaldığı ortaya çıkar. Ölmekte olan bir kişiye ölüm hakkında açıkça konuşmanın …
Lokman Hekim, Anadolu inanışına göre bütün hekimlerin pîri imiş. Bin bir çeşit çiçeğin, otun özelliklerini tanır, ilaçlar yapar, dertlere deva bulurmuş. Bir yerde durmaz, hep dolaşır, gittiği yerlerdeki insanlara bilgisiyle yarar sağlar, şifa getirirmiş. Rivayete göre günlerden bir gün Çukurova’ya varmış ve ovanın bereketine, güzelliğine hayran kalmış. Çevredeki bütün hastaları iyileştirmeye başlamış. Gel zaman git zaman dere tepe düz gitmiş, adım adım dolaşmış, her yandaki otları bir bir incelemiş ama aslında ölümsüzlük ilacına mâyi olacak otu arar dururmuş. Bir gece dolaşmaktan yorgun düşmüş ve ulu bir çınarın altında uyuyakalmış. Uykusunda bir ses duymuş: “Ey Lokman, artık araman bitsin, ben ölümsüz …
Büyük İskender Ebedi Hayat Suyunu ararken yanına Hızır adında bir yoldaş verilir. Bu uzun yolculuk için Hızır elinde bir sepet erzak taşır. Kayalık bir yerde yürürlerken elindeki sepet sallanınca içinden iki kurutulmuş balık yere düşer ve düştükleri yerde bir su fışkırır. Bu su bir göle dönüşür, balıklar bu gölde canlanırlar...
Social Profiles