Gözün Işığı ve Renklerin İnsan Üzerindeki Etkileri

Goethe’nin renk teorisi, gözün rengi nasıl gördüğü ve aynı anda kendi rengini nasıl yarattığı hakkında   Büyük şair ve bilgin Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), insan gözünün şahit olduğu ışık ve renk fenomenolojisini tutkuyla araştırır ve bulgularını Farbenlehre (Renkler Teorisi) adlı eserinde toplar. Yaşadığı dönemde bilimsel ölçü noksanlığı nedeniyle pek kabul görmese de kurduğu fizyolojik renkler doktrini, daha sonra gelecek yüzyıllarda sanatta, fizikte ve felsefede geniş yankılara yol açacaktı. Fizyolojik olarak ifade edilen renklerin özneye, yani görme organına, “kendisi ışık olan” göze ait olduğunu, üstelik bu renklerin görme eyleminin koşulları olduğunu ileri sürmüştür. Öyle ki renkleri görmek, göz ile obje

Devamını okuyun

İnsanın Yücelme Arzusu

  “ Hep daha yükseğe erişmek insanın doğasında vardır ve insan hayatı, onun en yüksek amaçları ve özlemleri hesaba katılmadıkça anlaşılamaz ”  der  Ameriaklı psikolog Abraham Maslow (1908-1970) . Hiyerarşik ihtiyaçlar üçgeniyle tanınan Maslow’a göre, bu üçgenin zirvesinde “ insan doğasının en yüce tarafları bulunur; burada insan, asıl Mutlak Varlığının aşkın hâllerini yaşar. ”  İnsan doğasını tam ve gerçekçi olarak anlayabilmek için, onun temel güvenlik ve aidiyet ihtiyaçları kadar olgunlaşma ve aşkınlık ihtiyaçlarını da dikkate almalıyız der.  Bu aşkınlığın ilk adımı, nefsin devamlı bastıran arzu ve heveslerini zaman zaman da olsa bir kenara koyup egonun kısıtlayıcı çemberinden çıkabilmeyi içerir. Egoyla

Devamını okuyun

Ostad Elahi’nin Emsalsiz Müziği

Usta müzisyen, etkili düşünür ve yargıç Ostad Elahi (11 Eylül 1895 – 19 Ekim 1974) der ki : Müziğin, çoğu henüz keşfedilmemiş sayısız özelliği vardır. İran’ın küçük, ücra bir köyünde doğan Ostad Elahi, mistik geleneklerin günlük hayata hükmettiği ruhani bir ortamda büyür. Kendini tanıma, aşkınlık ve anlam arayışı içinde çok erken yaşlarda kendini müziğe adar. Dokuz yaşına geldiğinde artık “ eşsiz bir tanbur ustası ” olarak tanınıyordu ama tanburu sadece kendisi için çalmaktaydı. Ara sıra akrabaları ve ziyaretçileri onu dinlemeye gelirdi. Profesyonel olarak ne konser verdi, ne eserlerini kaydetti, ne de ders vermeye kalkıştı. Yıllarca gizli bir hazine olarak kalan ve

Devamını okuyun