Blog Posts

Duygusal Zeka ve Mutlu Çocuklar Yetiştirmek

Duygusal zeka, insanın duygularını tanıması, yönetebilmesi ve diğerinin hislerine karşı uygun tepkiler verebilme becerisidir. Çocuklar, bu beceriyi anne babaları ve yakın çevreleriyle olan ilişkilerinde öğrenirler. Çocuğun hissettiklerinin inkar edilmesi, görmezden gelinmesi veya anlaşılmaması onun benliğini zorlar, kendine yabancılaşmasına ve sahte kimlikleri benimsemesine yol açar.  Buna karşılık, hissettikleri doğru zamanda görülen, anlaşılan ve kabul edilen; gerektiğinde onurlandırılan ya da yatıştırılan bir ortamda yetişen çocuğun duygusal zekası gelişmiş olur. Farklı durumlardaki duygularını ve sebeplerini tanımlayıp gerektiğinde kendi kendine başa çıkabilir hale gelir. Çocuğun gelişimi için en iyi yöntem, anne babanın kendi duygularını yönetebilmekte doğru rol modeli olmasıdır.  Bundan başka, olumlu ya da

Devamını okuyun

Çok Güzel Şey

Yaşamak güzel şey doğrusu Üstelik hava da güzelse Hele gücün kuvvetin yerindeyse Elin ekmek tutmuşsa bir de Hele temizse gönlün Hele kar gibiyse alnın Yani kendinden korkmuyorsan Kimseden korkmuyorsan dünyada Dostuna güveniyorsan İyi günler bekliyorsan hele İyi günlere inanıyorsan Üstelik hava da güzelse Yaşamak güzel şey Melih Cevdet Anday

Devamını okuyun

İki Denizin Kavuştuğu Yerde Geçenlerin Masalı

Anlatılan masallardan gerçek dünya yaratılır. -Alberto Manguel Hikâye iki denizin kavuştuğu yerde Hz. Musa ile onun gizemli yoldaşı Hızır peygamberin buluşmasıyla başlar. Hızır’ın bastığı yer yeşerdiği için bu adla anılır, yolcuların koruyucu velisidir, âb-ı hayat suyundan içmiş bir ölümsüzdür ve her zaman dünya üzerinde yaşadığına inanılan ilahi kişiliktir. Tanrı kendi bilgisinden ona vermiştir. Musa, Hızır’ın geçtiği yerlerden yanısıra gitmeyi ve ilahi bilgiden kendisine de öğretmesini ister. Hızır, “Buna dayanamazsın” diye cevaplar. Musa ısrar edince, Hızır bir koşulla kabul eder: “Ben sana açıklamadıkça göreceğin şeylere itiraz etme” diyerek söz alır Musa’dan. Yola düşerler; bir gemiye binerler; gemi sahibi onlardan para pul

Devamını okuyun

Pırpırlı Şiir

Uyandım baktım ki bir sabah, Güneş vurmuş içime; Kuşlara, yapraklara dönmüşüm, Pır pır eder durur bahar rüzgarında. Kuşlara, yapraklara dönmüşüm; Cümle âzâm isyanda; Kuşlara, yapraklara dönmüşüm; Kuşlara, Yapraklara. Orhan Veli

Devamını okuyun

Kaf Dağı’ndan Bir Bahar Masalı

Bundan 4000 yıl önce Babil’de Zahhak adında çok zalim bir kral yaşarmış. Yarı şeytan yarı tiran olan Kral, ilkbaharın gelmesini engellermiş ve her iki omzunda doymak bilmeyen birer yılan otururmuş. Derken kralın beyninde çaresiz bir hastalık başgöstermiş. Acılar içinde yatarken, zehirli yarasına tek çarenin genç çocukların beyni olduğuna inanmış ve ülkede genç çocuk katliamı başlamış. Hergün kral uğruna gençler birer birer öldürülmek üzere saraya götürülürken, halk çaresiz ve güçsüz düşmüş. Bu zulme artık dayanamayan bir demircinin geriye kalan son ve en küçük oğlu, birkaç arkadaşıyla birleşerek gizlice demirden silahlar yapmaya başlamışlar. İçlerinden iki tanesi, kralın sarayına aşçı olarak girmeyi başarmışlar.

Devamını okuyun

Bahar Şiiri

Bu sabah mutluluğa aç pencereni Bir güzel arın dünkü kederinden Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden Çocuğum uzat ellerini Şu güzelim bulut gözlü buzağıya Duy böyle koşturan sevinci Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor Toprak ananın kalbi Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın Baharın gençliğin ve aşkın Türküsünü söyliyelim bir ağızdan. Ataol Behramoğlu

Devamını okuyun

Cesur Oyunlar Sahnesi

Bilge bir arife cesaret nedir diye sormuşlar. Cevaplamış: “Gözü karalık ve ödleklik arasındaki denge halinde ortaya çıkan erdemdir.” Devlet konservatuarına üstün yetenekle girmiş, yüzlerce tiyatro oyuncusu yetiştirmiş tiyatro ustası Celal Kadri Kınlıoğlu’nun bir dersine katılmıştım. Öyle bir usta ki üç saat boyunca tüm katılımcılar, pür dikkat heyecanla oradaydık. Usta, sınıftaki her öğrenciyle yaptığı 3-5 dakikalık soru cevap seansında, kişinin neden orada olduğuna dair bilgi alıyor ve aldığı cevaba göre kişiye özel yorum yapıyordu. Çok keskin bir zeka, gözlem ve deneyimin hızlıca biraraya getirdiği yorumlar, konuştuğu kişinin karakter örgüsünde tam hedefe isabet ediyordu. Aslında bu kısa soru cevap repliklerinde, katılan herkes

Devamını okuyun

Birlik Dükkanı

“Bu dükkan bir mahşer; burada neler yok. Aşıklar, aşka can verenler, savaşlar, yenenler, yenilenler; kuşdilini bilenler, masallar, neşeler, yaslar, düğünler… Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi.” Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin bize bıraktığı hazine Mesnevi.  Birlik Dükkanı olarak betimlediği eserin girişinde şöyle yazar: Her varlık, o dükkanda yoğrulup yapılmakta, orada sergilenmekte, satılmakta; orada yıpranıp gene potaya girmekte, yenilenmekte. Sebepler sonuçları meydana getirmekte; sonuçlar gene sebepler haline gelip başka sonuçlar belirtmekte. Bu dükkanın bir ucu, dükkanı yapan kudret elinde; öbür ucu sonsuzluğa dek gitmekte ve gene o kudret eliyle sonu ön olmakta; her an yaratılmakta. Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi. Bu dükkan bir mahşer;

Devamını okuyun

Henüz Vakit Varken Gülüm

Henüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin. Paris’in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve

Devamını okuyun

Kalk Ey Saki

Kalk ey saki, ver mey kadehini, Yere ser günlerin gamını Avucuma koy da şarap kadehini Çıkarayım üstümden şu mavi hırkayı Kötü bir şöhrettir bu, akıllılara göre Ama biz istemiyoruz şöhreti, şanı Şarap ver, ne kadar sürecek bu kibir yeli Yerin dibine batsın, sonu kötü olan şu nefsin canı İnleyen gönlümün ahının dumanı Yaktı şu duygusuz ham insanları Karasevdalı gönlümün sırrına mahrem olacak Halktan da seçkinlerden de göremiyorum kimseyi Huzur veren bir sevgiliyle gönlüm hoş benim, O sevgili, bir anda alıp götürdü gönlümün rahatını Bir daha bakmaz, çimenlerin arasındaki serviye Kim görürse o gümüş endamlı serviyi Güçlüklere katlan gece, gündüz ey

Devamını okuyun