İranlı âlim, şair, bilge hekim, Ferîdüddin Attâr’ın (c. 1142 – 1221) Mantıku’t Tayr adlı eserinden bir alıntı Bir gece toplandı pervâneler çırpışan bir hâlde Mumun ışığı hakkında hakikati öğrenmek için İçlerinden biri dedi ki : “Hepimiz birden gitmeyelim; birimiz gidip mumu bulsun, sonra dönüp bize haber versin.” Bunun üzerine pervânelerden biri yola çıktı; uzakta bir sarayın içinde yanan mumun ışığına doğru uçtu. Göz ucuyla şöyle bir baktı dışarıdan, daha yaklaşmadı. Sonra, döndü geri geldi ve gördüğünü, anladığı kadarıyla diğerlerine tarif etti. Aralarında kılavuz olan pervâne söylediklerinin hiçbirini ciddiye almadı : “Onun alevden haberi bile yok…” dedi. Derken ikinci …
Blog Posts
Nobel ödüllü yazar Romain Rolland’ın, Sigmund Freud’u ziyareti, dostlukları ve bilinçaltının gizli köşelerine erişmeyi nasıl başardığı hakkında Fransız Nobel ödüllü yazar Romain Rolland (1866-1944), Sigmund Freud‘un (1856-1939) öncü analizleri ve bulgularının yeni ufuklar açacağını 1900lerin başında öngörmüştü. Freud’u bu kara kıtada cesur bir yoldaş ve dâhi bir seyrüseferci olarak kabul etmişti. 1924’te, Freud ve kızı Anna Freud’u Viyana’daki dairelerinde ziyareti sırasında gördüğü Freud’un çalışma odasını hayret içinde tarif eder: Küçük tanrılarla, fetişlerle, muskalarla, insanlığın erotik ve dîni rüyalarının hayâlî yansımalarıyla dolu bir oda ! Arkadaşlıkları düzenli mektuplaşmalarla devam eder. Tartıştıkları konular, insan dürtülerinin itici gücü, bilinçaltına erişim, id-ego-süperego arasında …
Kalbin derinliklerine indikçe, ayna daha berrak ve temiz hale gelir. – Rumi İnsanın kendi içinde süregelen karşılıklı konuşmalar, kişinin kendi üzerinde düşünmesi, iyiyi kötüden ayırt etmesi ve doğru karar vermesi için vazgeçilmez bir araçtır. Ünlü çocuk psikoloğu D.W. Winnicott içte geçen konuşmaları “benlik” gelişiminin önemli bir parçası olarak tanımlar : İç diyalog, kişinin belirgin bir varoluş duygusuyla bilincini uyanık hissettiği fantazi ile gerçeklik arasındaki mekanda geçer. Bilinçaltı ve bilinç arasında seyir hâlinde iken şimdi ve geleceğe yansıtılan benlik, bir olur, aynı anda ortaya çıkar. Kişi, benliğinde cereyan eden duygu ve düşünce akımlarının farkına varır, onları ayrıştırır. Hoşa giden ve yararlı …
Düşünce ve görüşte bilinçli yaratılan bir farklılığın hisleri ve davranışı nasıl düzenlediği hakkında 11. yüzyılın büyük tıp bilgini ve filozofu İbn-i Sina, duyguların insan ruhu ve davranışı üzerindeki zorunlu rolünü tespit etmiş ve büyük eseri Tıbbın Kanunu‘nda şöyle yazmış : “Duygular, sağlığı ve davranışları etkiler. İnsan, öz-denetimi için duyguları üzerinde hakimiyet kazanmalıdır.” Yüzyıllar sonra, duygu düzenleme modeliyle tanınan Stanford Üniversitesi Psikofizyoloji Laboratuvarı’nın yöneticisi James Gross şöyle açıklıyor : Duygusal düzenleme (regülasyon), kişinin hangi duygulara sahip olduğu, bu duyguları ne zaman ve ne süreyle yaşadığı, ve ifade ediş süreçleri üzerindeki yönetim kabiliyetidir. Duygusal bir deneyimin ortasında insanın akıl ve irade gücünü …
Fars mitolojisinde hikaye edilir ki lâlenin üzerindeki bir çiğ tanesine yıldırım düşer ve yaprağı alev alır. Hemen arkasından donar kalır. Lâlenin içinde dipteki karalık bu yanma sonucu oluşur. Dışı kırmızı kalır. Bu yüzden Mevlâna lâleyi, “bağrı yanık bir gülümsemeye” benzetir. Adını, Farsçada kırmızı anlamına gelen la’l kelimesinden alır. Zor iklimlerin çiçeği olarak bilinen lâle Anadolu’ya Orta Asya’dan ve İran üzerinden gelir. İlk izleri Selçuklu (1251) döneminde Karatay medresesi çinilerinde görülür : Kanuni döneminde parlayan İznik çinilerinde lâle motifi tüm zarafetiyle boy gösterir. 16. Yüzyılda yabani çiçek olmaktan çıkıp bahçe çiçeği olarak yayılmaya başlayınca türleri çeşitlenir. İstanbul lalesi dediğimiz o …
Hacı Bektaş Veli’nin sırlı hikâyesi bu, başı sonu olmayan bir zaman içinde geçen. Sır gelip sır gitmiş… gerçek yüzünü tam anlamıyla gören bilen olmamış. Hikâye edilir ki yaşadığı Horasan’da yanmakta olan bir ocaktan aldığı ucu tutuşmuş çırayı Rum diyarına doğru atar. Çıranın toprağa düştüğü yer, ona vahiy olunan ilahi buyrukla gideceği yeri gösterir. “ Ya Bektaş her kande (her nereye) bu köseği (çıra) düşer ise, senin yerin anda olsa gerektir! ” Köseğinin düştüğü yerden kendisine sanki haber ulaşmış gibi bir ses erişir de kulağına der : Suluca Karahöyüğü sana yurt verdik. Aynık burda eğlenme, Ruma revan ol yürü ! Bu …
Korku kalpten geçer. Kalbe sözü geçen korkuyu yener. 1939 kışı. Finlandiya, Kızıl Ordu tarafından işgal edilir. Durum oldukça kötü görünür. Finliler asker ve top sayısı olarak Ruslara göre çok zayıf, silahları da ilkeldir. Ancak çok daha büyük miktarda sisuya sahiptirler. Kros kayağı becerilerini kullanarak Rus birliklerini şaşırtmayı ve dağıtmayı başarırlar. Topraklarını geri kazanmayı mümkün kılan “sisu” yu Finliler şöyle tarif eder : “Katlanmayı bilen bir kararlılık, dayanıklılık, cesaret, gözü peklik ve irade gücü.” Sisu, daha az güçlü ama cesur yürekli olanın sahip olduğu bir nitelik. Her şey kaybedilmiş gibi görünse bile asla vazgeçmeyen, kalıpların dışında düşünerek sözde daha …
Mesnevi evrensel bir aşk ilahisidir. Ölümünün 750. Yıldönümünde, büyük şair, arif, manevi usta Mevlânâ (30 Eylül 1207, Belh yöresi– 17 Aralık 1273, Konya), batıda en çok okunan şairlerin başında gelmekte. Eserlerinin ve kişiliğinin bugün Batı’da ve Doğu’da ulaştığı başarının sebebi, onun her türlü dini normu aşan cesur yürekli manevi boyutudur der Leili Anvar. Mistik Fars edebiyatı, Mevlânâ’nın hayatı ve manevi kişiliği hakkındaki derin bilgisi ile tanınan yazar, Rumi adlı kitabın önsözünde o dönemi şöyle tarif eder : Mevlânâ, manevi, kutsal ve doğaüstü olanın hayatın anlamlı bir parçasını oluşturduğu bir dünyada yaşadı. 13. yüzyılda Anadolu’da yaşayan insanlar …
Başkalarına hakim olmak iktidar, kendine hakim olmak ise gerçek irade gücüdür. – Lao Tzu Evrenin yaradılışı sırasında sorulmuş yaratılanlara “ irade verelim mi…” diye. Hiç birisi üstlenmemiş. İnsan yaratıldığında ise irade ona bahşedilmiş. Böylece dağların taşların kaldıramadığı ağır yük, yaratılanların en yücesi olan insanın omuzlarına konmuş. Gün olur bir omzumuzda baştan çıkaran ses ile diğerinde aksini söylen ses arasında kalırız. Mesela bir şeyi çok arzular ama geri durmayı deneriz. Ya da zararı olacağını bildiğimiz bir şeyi yine de yaparız. Sakin sakin konuşurken birden öfkeye yenilir veya konuşmamızı gerektiren bir durumda geri çekiliriz. Böyle anlarda seçimimizi …
Pisagor, tıpkı tıbbın beden için bir arınma olduğu gibi, müziğin de ruh için bir arınma olduğuna inanıyordu. Antik Yunan filozofu ve bilgin Pisagor (M.Ö. 570 – 495), evrenin bir bütün olarak uyumlu yapılardan ve sayılardan oluştuğuna, evrende her şeyin hareketinden ilahi bir müzik yayıldığına inanıyordu. Gezegenlerin, yıldızların uyumlu ve tekrarlayan dönüşlerinde, musica universalis, yani kürelerin müziği olarak ifade ettiği göksel melodilerin işitilebileceğini öne sürmüştü. Ona göre evrendeki küreler, müzik notalarına karşılık gelen matematiksel denklemlere göre dönmekteydi. Pisagor’un matematik ve müzik teoreminden 2500 yıl sonra, günümüz astrofizik bilimi, gezegenlerin yörünge hareketleriyle orantılı rezonanslarından yayılan müziği keşfetti. Aristoteles (M.Ö. …
Social Profiles